Tarih boyunca diplomaside önemli etkenlerden biri satranç kabul edilmiştir. Bunun benim de tezim olduğunu kabul ediyorum. Savaşların at sırtında, ovalarda yapıldığı dönemlerde bu zekâ oyununun taktik etkinliği hep faydalı oldu. Birinci Dünya Savaşı'na kadar bu geçerliydi.
Ne zaman ki delikli demirlerin sayısı arttı, işler değişti. Bunda bir atımda binlerce insanı öldüren yeni silahların etkisi büyük oldu. Kılıçlar, meçe dönüşüp merasim aksesuarı haline geldiler. Eğer atom bombası bulunup, Hiroşima ve Nagazaki'ye atılmasa Japonya "beyaz bayrak" çeker miydi?
Mazisi
Hindistan'da başlayıp, kısa sürede Çin öncelikli dünyayı egemenliğine alan satrancın etkinliğinin azaldığı yıllara geldik. Bu gözlemde Doç. Dr. Ahmet Kasım Han'ın bazı sözlerinin rolü büyük oldu. Türkiye ile ABD'yi karşı karşıya getiren Menbiç kapışmasında önerdiğine bakın; "Eli artırarak oynamak gerek". Pokeri bilenler bunun ne anlama geldiğini hemen anladılar. Yani, masaya sürülen parayı -ya da fişleri- artırmak. Eğer elinizdeki kağıtlar iyiyse, bunu rahatlıkla yaparsınız. Eğer beş benzemezse, karşınızdakini, miktarı iyice yükselterek kaçırmayı denersiniz. Bunun adı blöftür. Doç. Han'ın önerdiği bu. Herhalde aklına getirmek istemediği, rakibinin elinin güçlü olması. Eğer böyleyse, korktuğunuz başınıza gelir. Mahvolursunuz. O zaman, "eli artırmak" çözüm olmaz. Batarsınız.
Bir başka öneri
Nurşin Ateşoğlu Güney'in gözlemi güzel; "Küçücük bir alanda dünya savaşı görüyorum". Öyleyse Afrin'de hangi dengelerle hareket ediyorsak Menbiç'de de aynını uygulamalıyız. Bakmayın siz Devlet Bahçeli'nin Vietnam salvolarına. Keşke gücümüz buna yetse. Savaşlar artık nağra atılarak kazanılamıyor. Kaldı ki, ABD Dışişlerinin YPG'ye ayırdığı fonlar bir yana, Pentagon'un bu yıl için tahsisatı tam 559 milyon dolar. Sana ise bıraktık Skorsky'leri, tabanca bile vermiyor.