Karikatür yeteneğim hiç yok. Öğrencilik yıllarımda gemi çizecek olsam cetvel kullanırdım. Aklıma espri gelse resmedecek halim olmazdı. Bu yüzden karikatüristlere hep hayranlık duymuşumdur. Semih Balcıoğlu ve Bedri Koraman'la aynı gazetede çalıştığımız yıllarda onların yaptıkları bana dünyanın 8. harikası gibi gelirdi. Oysa bir başka rahmetli Cafer Zorlu için "gerçek karikatüristti" diyorum. Aslında bir piyaz ustası olan Cafer Zorlu'nun çalışmasını izlemek adamı şaşırtırdı. Bir elinde kurşun kalem, diğerinde silgi vardı. Renklendirmek isterse boyalı kalem kullanırdı. Zorlu'nun hayatının diğer bölümü Karagümrük'teki kahvehanelerde 51, melot, prafa gibi kağıt oyunlarıyla geçti. Herşeyiyle halkın kendisiydi. Kira köşelerinde öldü. Kimseye sıkıntı olmadı. Bodrum'daki sokaklardan birine adı verilmedi. Hatta cenaze namazı Teşvikiye Camiî'nde kılınmadı. TGC'nin ilanı dışında, spor sayfalarında bir kaç küçük haber çıktı.--- Önceki gün Yeniçağ'da yayınlanan başyazıyı tekrar tekrar okuyorum. Kimin yazdığını öğrenmek için meraktan çatladım. Yine de Ahmet Yabuloğlu'na sormadım. Bıraktım fikri veren ve yazar gizli kalsın. Önemli olan, "cehenneme odun taşımak" suçlamasını ters çevirip iyi işleyebilmekti. Semih Yalçın'ın Yeniçağ için yaptığı "Ebu Leheb" yakıştırması sonunda MHP Genel Başkan Yardımcısı'nın kendi kalesine attığı gole dönüştürülmüştü. Tommiks saçlı Yalçın'a yıllar içinde yüklenen sıfatlar tekrar hatırlatıldı. Bu zata benim tavsiyem; Nihal atsız'ın, "Oğul hey!" diye başlayan satırlarını okuması.Faydası olur mu dersiniz?Yine de önerimiz bu. Milyonda bir dahi olsa iyleşme şansı bulabilir.Acı gerçek; bu parti bu kafalarla gireceği ilk seçimde yerle bir olacak. Sonra da "cehenneme odun taşıma görevi"ni Semih Yalçın üstlenecektir. Kına yakıcıları ise tahmin edebilirsiniz... Basit örnek