Politik tartışmalarda espriden yanayım. Böylece tekdüzelik kalkar. Ortam tatlanır. Ancak bu işin ölçüsü var. İktidarın sözcüsü gibi davranmak da doğal. Bunların çoğu anket yapıp, parasını alıyor. Doğruluk ayrı konu. Bir kısmının amacı kamuoyunun nabzını tutmak değil. Hedef "propaganda yapmak".
İhsan Aktaş bu konuda lider. Son zamanlarda yeni taktik geliştirdi. Karşıt fikirlileri konuşturmamak önceliği. Kendisi ağzına geleni söylemekte serbest. Sıra Hakan Bayrakçı'ya geldi mi provokasyona yöneliyor. Beşüş bir çehreyle laf sokuşturmalara geçiyor. Etkili olamazsa, taktik değiştiriyor. Bunlar hicivle sınırlı kalsa, tamam. Olayı muhalefet partilerini ve bunları savunanlarla alaya kadar götürdü. Sonunda ekran tartışmalarının en sakini -ayrıca çok bilgili- Hakan Bayrakçı'yı patlattı. SONAR'ın başkanı hakarete varan bu tavrı ağır bir dille protesto etti. Öyle bir konuşma yaptı ki, halk tabiriyle "Aktaş'ın canına okudu".
Hedeftekiler
GENAR'ın patronu Aktaş'ın diğer boy hedefi Saadet Partisi. Devamlı "Ben Millî Görüş'ten geldim" diyor ama Temel Karamollaoğlu'nu ve siyasi oluşumunu yerden yere vuruyor. Bununla da yetinmiyor. Aynı tabandan olanlara "Bu SP, eski SP değil. O adamlar artık yok" söylevlerine geçiyor.
Boşluk buldu mu, CHP ve İYİ Parti'yi de iğnelemeyi ihmal etmiyor. Oysa son ayların en başarılı siyasi analisti Gülfen Saydan Sanver'e göre Karamollaoğlu "yükselen trend". Ak Parti cenahının SP'ye yüklenmesinin artmasındaki neden bu. Bir kısım araştırmacılar ise İYİ Parti-Saadet Partisi ittifakı barajı çok rahat geçer görüşünde. Bu oluşum gerçekleşirse, TBMM'de üçüncü güç olacağında hemfikirler.
İhsan Aktaş kadar olmasa dahi bir başka meddah var; Kemal Öztürk. Anadolu Ajansı'nın eski genel müdürü, aynı taktiği uygulamakta. Aktaş'la farkı, daha dikkatli davranması. Gagalayıp, anında geri çekiliyor. Yine de onu, aynı ekolden kabul edebiliriz.