Bazen öyle günler yaşıyoruz ki, Kayahan'ın şarkısı "Hep Karanlık" dudaklarımızdan düşmüyor. İçimizden bangır bangır bağırmak geliyor; "Yeter artık!". Adana-Aladağ'daki yurt yangını içimizi de yaktı. Sonuçta 11 kız öğrenci ve bir eğitmen can verdi. 22 de yaralımız var. Büyüğü-küçüğü iki Belediye Başkanı ve itfaiye yetkilileri facianın nedenlerini tek tek sıraladılar. Çatının yanlış malzeme kullanımından çöktüğüne, yangın merdiveninin kilitli olduğuna kadar anlattılar. Tüm Türkiye bunları ekranlardan tekrar tekrar izledi. Saatler sonra yayın yasağı getirildi. Burada bir yanlışlık var. Sadece dramatik görüntü ve fotoğrafları engellemek yetmez miydi?
Kimse kusura bakmasın ama mahkeme-RTÜK bağlamındaki bu tip yasaklamaların yanlış olduğu kanısındayım. Buna yol açan başvurularda engellemenin sınırlı olması gerektiğine inanmaktayız. Milli güvenlik ve terörle mücadele ile eskilerin "vakayı adiye" -normal adli olaylar- aynı potada değerlendirilmemeli.
...
Bir başka felaket duyumunu İstanbul'dan aldık. Dizi ve filmlerimizin önemli karakteri Erdal Tosun'u kaybettik. 53 yaşındaydı. Dikkatsizlik ve yağış, "Eyvah Necdet" 3. Tosun'u da aramızdan aldı. Hatırlayın, kardeşi Gürdal Tosun'u. Bir Demet Tiyatro'nun "Tombalak'ı kalp krizini daha 33 yaşında yaşayıp veda etmişti. Babaları Necdet Tosun'un vefatı çocuklarından çok önceydi. O da kalp rahatsızlığı sonucu ebediyete intikal etmişti. Hâlâ filmlerini sıkça Türk Sineması kuşaklarında izliyoruz. Tosun'lara rahmet dileyelim. Unutulmaları mümkün değil. En güzel yanları, gülümseyerek anılacak olmaları.