Kulüplerin özel muhabirleri vardır. Camia ve taraftar onları iyi tanır. Burada amaç iyi haber alıp, vermektir. Tabii, o büyük topluluğu kızdırmamak önemli. Kimi başkan ve yöneticilerle iyi geçinmek zorunludur. Örneğin Aziz Yıldırım'la ilişkilerde dikkatli olmak gerekir. Eğer hoşa gitmeyen bir haber yapılmışsa -doğru bile olsa- arayı bozabilir. Antrenman sahasına sokulmayarak cezalandırılırsınız. Bu iş stada almamaya kadar gidebilir. Bu tip olayları yakın zamanda Beşiktaş ve Galatasaray'da da görmeye başladık. Şenol Güneş'in yapısı, Başkan Fikret Orman'ı bile etkilemeye başladı. "Aforoz" Kartal'da da sıkça söylenir hale geldi.
Bir de "Padişahım çok yaşacılar vardır". Bunlar sahaya çıkaracağı kadroyu Başkana gösterip onay alan teknik adamların medya uzantısıdır. Başkan nereye, onlar oraya. Peşinden ayrılmazlar. Yıllardır arayı bozmama çabalarını hep takdir etmişimdir. Aslında, bu dengeyi iyi ayarlayanların sayısı fazla değil. Sırf bu yüzden kutlanmayı hak ederler. Bu "yılların Yağcılar'da İnecek Var"ını hepiniz tanıyorsunuz. İsim isim sıralamama gerek yok.
Ve siyasette
Futbola hakim bu ekolü, bir süredir siyasi oluşumlarda da fark etmeye başladık. Partilerin özel muhabirlerini sıkça görmekteyiz. Bir kademe üstlerinde de özel kartvizitliler mevcut. Dış seyahatlerden, mitinglere kadar "isimleri ile davet edilirler". Nedenini artık bilmeyen var mı? "Nabza göre şerbet vermek" bunların ana özelliği. Hatta söyleşilerde çaktırmadan "istenen sorular"ı belirlerler. Meclis İç Tüzüğü, kanunlar ve anayasayı bilmemek onlar için önemli değildir. Yeter ki, beyefendiyi kamuoyu önünde sıkıntıya sokmasın. Arzu edilenleri yansıtsın.