Rabbim lütfetti, bir kere daha hacca gitmeyi nasip etti. Haccın güzellikleri saymakla bitmez. Bu güzelliklerden birisi de “hac arkadaşlığı”dır. Tıpkı “asker arkadaşlığı” gibi ömür boyu unutulmaz ve devam eder. Öyle ya, hacılar nice zorluğu birlikte atlatmış, nice sıkıntılı durumlarda omuz omuza vermiş, kardeşliğin o güzelliklerini birlikte yaşamış ve paylaşmış, Kâ’be-i Muazzama’da birlikte tavaf etmiş, Safa-Merve arasında birlikte sa’y etmiş, zemzem çeşmelerinden birlikte su içmiş, Kâ’be’yi birlikte seyretmişlerdir. Ya o Arafat’ta başlayan o zorlu yolculuk… Arafat’tan Müzdelife’ye, Müzdelife’den Mina’ya gidiş. Mina’da camarat mahallinde şeytanı taşlama, oradan otele kadar yürüyüş…
Önceki hac yolculuğumuzdaki arkadaşları her zaman hatırlarım. Fırsat buldukça telefonla görüşürüz. Bu hac seferinde de çok zarif, nezih, samimi, ihlaslı hac arkadaşlarım oldu. Biz basın ekibi idik. 41 basın mensubu. Bir de bize yardımcı olmak için çırpınan Diyanetin Basın ekibi var. Bu iki ekip birbiriyle kaynaştı, kardeş oldu. Bütün vazifeleri aksaksız yapmak hususunda el ele verdi.