Ramazan-ı Şerif’e veda etmek üzereyiz. Yarın Arefe, öbür gün
bayram. Geliniz şu mübarek günleri fırsat bilerek kurtuluşumuz için
dua edelim. En büyük kurtuluş, Cehennem’den kurtulmaktır. Rabbim
imanla kabre girmeyi nasip eylesin. Evet, Cehennem lüzumsuz
olmadığı gibi, Cennet de ucuz değil. Hele de bu zamanda. Bütün
Peygamberlerin, şerrinden Allah’a sığındıkları Âhir zamandayız.
Deccal ve Süfyan fitnesi gözle görülür, elle tutulur hale gelmiş.
İmanı muhafaza etmek, kor ateşi avuçta tutmak kadar zorlaşmış.
İmanı, inancı muhafaza etmek, Cehennem yolundan uzaklaşmak,
Cennet’e ulaştıracak adımları atabilmek için bir güç lazım. En
başta “Lâ havle velâ kuvvete illâ billah” diyerek Allah’a
sığınacağız. Duâ edeceğiz. Rabbimiz, “Bana dua ediniz ki size
icabet edeyim”, “Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var” buyuruyor.
Dua kulluğun özüdür.
Malum iki çeşit duâ var. Bir fiilî dua, iki kavlî dua. Biz
Mü’minler iki duayı bir arada yapmalıyız. İslâm dünyasının haline
bakınız: Perişan… Ümmet-i Muhammed’in haline bakınız: Perişan…
Peki, elimiz böğrümüzde bakınıp duracak mıyız, hep gözyaşı döküp
ağlamaya devam mı edeceğiz?