Gün geçmiyor ki Avrupa'nın bir başkenti ile aramızdaki gerilim
medyaya yansımasın. İnsan soruyor Avrupa ile nereye gidiyoruz? Her
şeyden önce, bir kere yaşanan gerilim çift taraflı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "dostlukları" artık çok şüpheli olan
Avrupalı siyasetçileri teröre destek verdiği için eleştirmesi ile
sınırlı değil. Erdoğan ve Türkiye karşıtlığı Avrupa iç siyasetinin
de bir malzemesine dönüştü.
Bir yandan Avusturyalı, Belçikalı ve Alman siyasetçilerden
demokrasimizin nereye gittiği yönünde "derin kaygılar" duymaya
alıştık.
Diğer yandan da 2017 Eylül'üne kadar seçimlerin gerçekleşeceği
Almanya ve Fransa'da bu trendin güçlenmesini beklemeliyiz.
Nitekim Fransa merkez sağının cumhurbaşkanı adayları Türkiye'nin
Avrupa'ya ait olmadığında fikir birliği içindeler. Adaylardan önde
geleni, eski başbakan A. Juppe televizyon konuşmasında "Çok eskiden
de söyledim, Türkiye AB'ye ait değil.
Türkiye'de şu an rejimin değişiyor olması Türkiye'nin AB üyeliğini
daha da olanaksız kılıyor" dedi.
Diğer bir aday Sarkozy'nin tavrı eskiden beri net. "Türkiye'nin
yerinin Asya" olduğunu düşünen Sarkozy'de "Artık bunlara bir son
vermenin zamanı geldi. Türkiye AB'ye ait değil" kanaatinde.
Alman Şansölyesi Merkel'in, Sarkozy gibi Türkiye'ye "imtiyazlı
ortaklık" önerilmesi görüşünde olduğunu biliyoruz. Hem de Türkiye-
AB ilişkilerinin iyi olduğu zamanlarda.
Şimdilerde Suriye ve Irak'tan gelen göçmen akınını durdurmak için
Türkiye'ye ihtiyacı olduğunu bildiği için Merkel'den yeni
açıklamalar duymuyoruz. Ancak görüşünün daha da negatife döndüğünü
tahmin etmek hiç de zor değil.