Burhanettin Duran Sabah Gazetesi

Barış koridoru

Son MGK bildirisi beklendiği gibi Türkiye'nin terörle mücadele kararlılığını yineledi. Pençe 1 ve Pençe harekatları, Erbil'de diplomatımızın şehit edilmesi, İnterpol'e kırmızı bülten...

02 Ağustos 2019 | 217 okunma

Son MGK bildirisi beklendiği gibi Türkiye'nin terörle mücadele kararlılığını yineledi.
Pençe 1 ve Pençe harekatları, Erbil'de diplomatımızın şehit edilmesi, İnterpol'e kırmızı bülten eleştirisi, NATO müttefikliğinin gereğini yapma çağrısı ve Doğu Akdeniz'de milli menfaatlerin korunması bildiride yer aldı. Ancak ilk defa Suriye'de "barış koridoru inşa etmek" diye bir ibare geçti. Bu ibareyi Başkan Erdoğan ilkin Osaka'daki G-20 Zirvesi sırasında basın toplantısında kullanmıştı. Kuşkusuz, "barış koridoru inşası" daha önce kullanılan sınırımızdaki "terör koridorunu temizleyeceğiz" ibaresinden daha iddialı.
Türkiye'nin Suriye ve Irak'taki terörle sınır ötesi mücadeledeki kararlılığını yeni bir tona taşıyor. Bir yanıyla Suriye sınırından PKK-YPG'nin tasfiyesini vurguluyor. Diğer yanıyla güvenli bölgeler kurarak Suriyelilerin dönüşünü sağlamak anlamında aktif bir politikanın adlandırması. Barış koridoru güvenli bölge tartışmalarında nereye oturuyor?

*** Washington, Fırat'ın doğusunda Ankara'ya 5-14 km derinliğinde bir bölge öneriyor. YPG'yi buna kısmen de olsa ikna ettiği, elebaşı Mazlum Kobani'nin 5 km derinlikte bir bölgeyi uluslararası güçlerin denetimine bırakmayı kabul etmesinden anlaşılıyor. Gelen ABD heyetleri Rusya veya Esed rejiminin burayı ele geçirme ihtimalini göstererek Ankara'yı bu teklifi kabule ikna etmeye çabalıyor. Ankara ise Suriye'den çekilmeyi erteleyen Washington'un 30 kmlik derinliği iyice minimize etmesinden rahatsız. Artık bir sonuç alınmasını kuvvetle arzu ediyor. Bu minimalist öneriyi kabul ederek YPG'ye uluslararası ya da ABD güçlerinin himayesinde güvenlik vermeyi istemiyor. Aksine Fırat'ın doğusunda kendi imkanlarıyla güvenli bölgeyi kurma seçeneği daha da öne çıkıyor. *** ABD, PKK-YPG'yi kullanışlı kart olarak elinde tutmakta ısrarcı. Sadece DEAŞ'ın geri dönmesine karşı değil. Aynı zamanda PKK'yı İran'ı sınırlandırma araçlarından birisi olarak görüyor. Bunun için de Amerikan medyasında Türkiye'nin yeni bir açılım süreci yapma ihtimali yazılıp çiziliyor. Dertleri, PKK'nın Türkiye'de silah bırakması, Irak ve Suriye'de ABD vekil milisi olarak konumlanması.
Böylece İran'a karşı hem Türkiye hem de PKK ile çalışabileceklerini zannediyorlar. ABD-YPG ilişkisi bu mahiyette oldukça "silah bırakma" meselesinin bir etkisi, anlamı olmaz. Ve Ankara, PKK'nın, farklı isimlerle bile olsa, bölgesel bir vekil güç olarak meşrulaştırılmasını kabullenmez. *** Sorun şurada, Amerikalılar sürekli kendi taktik menfaatlerini Türkiye'nin stratejik-hayati menfaatlerinin önüne koyuyor. DEAŞ'a karşı taktik amaçla desteklediğini söylediği PKK-YPG'yi şimdi İran için seferber etmenin Türkiye için de ne kadar kabul edilemez olduğunu anlamak istemiyorlar. Uzun ve orta vadede PKK'nın ne Suriye'de ne de Irak'ta kalıcı olması mümkün.
İran'ı sınırlamak için zaten yeteri kadar kapasiteyi seferber etmeyen Washington, temel bir hata içinde. Yaptırımların İran ekonomisine yıkıcı etkilerde bulunsa da İran rejimi Saddam'ın Irak'ı ya da Taliban'ın Afganistan'ı değil. Ucuza ayakta tuttuğu vekilleri ile başarılı bir direnç gösterebilir. Savaş niyetinde olmadığını söyleyen Trump yönetimi de yaptırım, Körfez'in bazı ülkelerinin atraksiyonları ya da PKK gibi vekil güçlerle İran'ı masaya zorlayamaz.
ABD'nin Türkiye ve Ortadoğu politikalarının hala taktik unsurlarla uğraşması ve yeni bir değerlendirmeye gitmemesi sorunlu. Rusya'nın kullanacağı yeni boşluklar oluşturur. ABD'nin hatalı politikaları yüzünden Suriye iç savaşının paradoksal şekilde Rusya ve Türkiye arasında yakınlaşma getirmesinden bile ders alınmıyor. Taktik kazanç hırsı stratejik kayıpları büyütüyor. MGK'nın "barış koridoru" tanımlamasını bu bölgesel bağlamda anlamakta fayda var.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum 20 Mayıs 2024 | 673 Okunma Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? 17 Mayıs 2024 | 1.414 Okunma Değişim ama nasıl? 14 Mayıs 2024 | 569 Okunma Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? 11 Mayıs 2024 | 123 Okunma CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? 10 Mayıs 2024 | 303 Okunma