Batı başkentleri Türkiye'deki "otoriterleşme" muhabbetini
dilinden düşürmezken aslında çok kritik bir trend güçleniyor.
Batı demokrasileri derin bir krizden geçiyor.
Bu krizin görünür semptomları Müslüman mülteciler ve Türkiye'ye
ilişkin olduğu için kolaylıkla gözden kaçırılıyor.
Müslüman karşıtlığı, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve Türkiye
"korkusu" üzerinden Batı tehlikeli şekilde içe kapanıyor. Batı,
DAİŞ türü örgütlerin tetiklediği "Müslüman eşittir terörist"
önyargısının kapanına gittikçe sıkışıyor.
Merkez siyasetin söylemleri ve temaları Müslümanları ötekileştiren
"radikal" ve "popülist" bir dil tarafından esir alınıyor.
Suriye'den mülteci akını üzerine "medeni" Avrupa'nın "korkularını"
ve "gayri insani muamelelerini" Macaristan gibi Doğu Avrupa
ülkelerinin uygulamalarında gördük.
Avusturya'da cumhurbaşkanlığı seçimlerini radikal sağ söylemlere
sahip aday kıl payı kaybetti.
Batı Avrupa'nın "insan hakları" apoletlerinin sökülmesini ise
Almanya'nın sorunu Türkiye ile çözme çabası şimdilik engelledi.
Bakmayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı "şantaj ve diz çöktürme" suçlaması
ile hedef alan Avrupa medyasına. Merkel gibi siyasetçiler
Türkiye'nin Avrupa "projesinin" çökmemesi için ne kadar stratejik
öneme sahip olduğunun farkındalar.