Geçtiğimiz iki günde Berlin ve Erbil'de iki kritik seçim
gerçekleşti. Alman genel seçimleri siyasi partiler açısından
"tektonik" bir kayma ile sonuçlanırken Barzani bütün uyarılara
rağmen IKBY'yi referanduma götürdü.
Biri AB cenahında diğeri güney sınırımızda gerçekleşen bu iki seçim
de milliyetçi- ırkçı rüzgârları şişirecek yönde sonuçlar üretti.
Alman siyaseti, ırkçı-Nazi partinin (AfD, yüzde 13) yükselişi ve
merkez kitle partilerinin ciddi oy kaybı ile sarsılırken Kuzey Irak
tamamıyla belirsiz bir geleceğe savruldu. Türkiye'nin birisi
kuzeybatıdan diğeri güneydoğudan gelen bu iki milliyetçi dalganın
türbülansına karşı çok iyi düşünülmüş hamleler geliştirmesi
lazım.
Önce Almanya'ya bakalım...
Merkez kitle partilerinden SPD genel seçim tarihinin en kötü
(yüzde 21), CDU/CSU ise en kötü ikinci (yüzde 33) sonucunu
aldı.
Merkel'in (CDU) iktidarın ana ortağı olacağı anlaşılırken SPD genel
başkanı Schulz muhalefette olacağını açıkladı. Bu durumda,
seçimlerin tekrarı haricinde iki seçenek kalıyor:
1- Jamaika koalisyonu: CDU/ CSU- FDP- Yeşiller'in kuracağı
koalisyon hükümeti.
2- CDU/ CSU'nun tek başına azınlık hükümeti kurması.
CSU ile Yeşiller ve FDP arasındaki ideolojik farklara rağmen büyük
ihtimalle Jamaika koalisyonu kurulacak. Irkçı-milliyetçi rüzgârın
tesirindeki yeni Merkel hükümeti daha muhafazakâr politikalara
yönelmek zorunda kalacak.
Mültecilere ve yabancılara yönelik daha sınırlayıcı bir tavır
almaya yönelecek.
AfD'nin Federal Meclis'te 99 üye ile temsil edilmesi ise İkinci
Dünya Savaşı sonrasında ilk defa gerçekleşen yepyeni bir olgu. Bu
sonuç aslında Avrupa genelinde sağ-sol popülizmin, Almanya özelinde
ise Neo-Nazilerin bir zaferi.
AfD, şimdiden saldırgan ve kutuplaştırıcı bir siyasetin emarelerini
gösteriyor. Milli yetkileri AB'ye transfer etme ve mültecilere
Almanya sınırlarını açma suçlamalarıyla Merkel'i yargılatmaktan
bahsetmektedir. Seçmenlerini AfD'ye kaptırmamak için Merkel,
Almanya'daki Türkler üzerindeki devlet baskısını artırabilir. Oy
kaybeden Merkel'in eli AB içinde zayıflasa da kabaran Alman
milliyetçi dalgası Türklere yönelik "ya bizdensiniz ya Türkiye'den"
tavrını güçlendirebilir. Yine de, SETA Berlin genel koordinatörü
Zafer Meşe'nin işaret ettiği gibi, Türkiye'nin hemen bir kamu
diplomasi atağına geçmesi maslahatı gereğidir.
İşadamları ve Federal Meclis'e giren yeni milletvekilleri üzerinden
ikili ilişkileri toparlama hamlesi başlatılmalı.
Barzani'nin referandum ısrarı ise bölgede çok daha çetrefilli bir milliyetçilik dalgası yarattı. Azami dikkatle konuşan IKBY yetkilileri komşuların topraklarında gözleri olmadığını söylese de bölgesel güçlerin "bölünme" kaygıları üst seviyelere ulaştı. Bu sebeple, Barzani'nin bağımsızlığa hazırlık olarak gördüğü önümüzdeki bir, iki yıl aslında ciddi gerilimlere ve çatışmalara gebe. Özellikle Kerkük etrafında...
***