Başbakan Yıldırım'ın ABD seyahati, bölgemizde Suud-İran kutuplaşmasının "sıcak savaşa doğru" yöneldiği günlere denk geldi. Yemen'den Suud'a atılan füze, Lübnan Başbakanı Hariri'nin istifası ve Veliaht Selman'ın iktidar denklemlerini radikal şekilde değiştiren operasyonu...
Bu satırlar yazıldığında henüz Yıldırım'ın Başkan Yardımcısı M. Pence ile görüşmesi gerçekleşmemişti. Yıldırım'ın iki temel gündemi olduğu kanaatindeyim. İlki, Türk-ABD ilişkilerinde yeni bir sayfa açma zorunluluğu. İkincisi, bölgedeki Suud-İran kutuplaşmasının tehlikeleri.
Yaklaşımı ise ilişkileri zehirleyen unsurları ayıklamak, yargı
üzerinden hesaplaşmaktan vazgeçmek, tekrar büyük fotoğrafa
odaklanmak ve bölgeyi daha büyük felaketten korumak önerilerini
içeriyor.
Türk-ABD ilişkilerinin kötü dönemlerinden birinden geçtiği
konusunda herkes hemfikir. İkili ilişkilerin tarihinde
iniş-çıkışlar olduğu biliniyor. Ancak küresel belirsizliklerin ve
bölgesel çatışma ortamının derinleştiği bir dönemde
Ankara-Washington hattındaki problemler farklı bir yapısal krize
işaret ediyor. Eğer mevcut problemler bir paranteze alınarak
ilişkiler onarılma sürecine sokulmazsa ve daha önemlisi, yeni
işbirliği gündemi oluşturulmazsa gelen küresel ve bölgesel kaos
ilişkilerde geri çevrilemeyecek hasarlar bırakabilir.