Trump, beklendiği gibi ulusal güvenlik danışmanı McMaster'ın da
istifasını aldı. Yerine gelen isim, "ultra şahin, muhafazakâr"
olarak nitelenen J. Bolton.
Oğul Bush döneminde öne çıkan Bolton, ABD'nin gücünü dışarıda
kullanmasından yana.
Kore, İran ve Rusya politikalarında sertlik yanlısı, daha önemlisi
İsrail'e çok yakın.
Böylece, Trump hem diplomasi- güvenlik hem de ekonomi alanında daha
türdeş, şahin bir ekip kurdu. Göreve ilk geldiğinde yanına aldığı
Gorka ve Bannon gibi sistemin dışından gelen radikal danışmalarını
koruyamasa da Tillerson ve McMaster gibi sisteme daha mutedil gelen
isimleri de zaman içinde tasfiye etti.
Ve yine sistem içinden seçtiği şahinlerden oluşan ve iç bütünlüğü
pekişen bir A takımı kurmayı başardı. Bu yönetimin kritik
icraatlarının ilki Çin'le ticaret savaşının başlatılması. İkincisi
de yolda: Ortadoğu'da İran'ı sınırlandırmak için kurulan İsrail-
Suud- BAE hattının konsolidasyonu.
Anlaşılan, ABD'nin Ortadoğu politikası artık daha güçlü şekilde
İsrail'in menfaatleri doğrultusunda şekillenecek. Bu da bölgede
yeni bir jeopolitik boşluğun habercisi.
Türkiye, bu yeni boşluğun zararlarından korunmak, imkânlarından
istifade etmek için hazır olmalı. ABD'nin 11 Eylül 2001'den bu yana
Ortadoğu politikasındaki değişimler bölgesel güçlerin rekabetini
artıran jeopolitik boşluklar yaratıyor.
G. W. Bush dönemindeki Afganistan ve Irak işgallerinin getirdiği
boşluğu ağırlıklı olarak İran doldurdu. Arap isyanlarını
yönetemeyen Obama'nın hatalarından yine İran istifade etti;
bölgesel yayılmacılığını Şiici bir imparatorluğa çevirdi.
Müslüman Kardeşler'i tasfiyeyi önceleyen Körfez de İran'ın
Yemen'den Filistin'e uzanan nüfuzunu seyretmekle yetindi.
Suriye iç savaşında 2015'ten itibaren inisiyatif alan Rusya, bölge
ülkeleri nezdindeki etkisini artırdı. Obama, Putin'in Suriye'de
bataklığa girdiğini düşünüyordu. Ancak sonuç Putin'in İran ve
Türkiye ile işbirliğini geliştirmesi oldu. ABD ise...