Seçim sonuçlarının karıştırdığı muhalefet cenahı pek kolay
durulmayacak. 24 Haziran seçimlerinde çatı aday arayışı, İyi
Parti'ye gönderilen 15 milletvekili ve Millet İttifakı'nın
kurulması taktikleri ile giren CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu
zorda.
AK Parti'nin 7 puan oy kaybetmesinden hareketle kendini başarılı
gören Kılıçdaroğlu, İnce'nin yüzde 30'u farklı yorumlaması
sebebiyle baskı altında. Hırslı bir siyasetçi olan İnce ise pes
etmek niyetinde değil. Kılıçdaroğlu'nun karşısında aday olmam
dediyse de kamuoyu baskısı ile Kılıçdaroğlu'nu devirmek istiyor.
Anadolu'daki teşekkür gezilerini CHP'nin başına geçmek için bir
araç olarak kullanıyor.
Hedefi net: "41 yıldan sonra bir CHP'linin aldığı en yüksek oy"
sebebiyle Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığı bırakmasını istiyor.
Partisinden 8 puan yukarda olmasını kendisinin başarısına bağlıyor.
Ve partinin başına geçtiğinde bu oyu CHP'ye çekebileceğini sanıyor.
Kılıçdaroğlu kendisini başarısız görmediği gibi üst düzey parti
ekibini de yanında tutabiliyor. Nitekim İnce'nin olağanüstü
kurultay talebi CHP'nin MYK gündemine bile alınmadı.
Kılıçdaroğlu ile İnce arasındaki oy farkını yorumlama tartışması
bir liderlik kavgasına dönmüş durumda. Zaten İnce, böyle bir
mazeret olmadan da, iki kez Kılıçdaroğlu'na karşı genel başkanlık
yarışına çıkmıştı. Şimdi eli daha güçlü ve vazgeçmeye hiç niyeti
yok. 16 yıldır iktidarı AK Parti'den alamayan CHP'nin yeni bir
seçim yenilgisinden dolayı içinin karışması kadar normal bir şey
yok. Ancak "oy farkını" yorumlarken bir olgu gözden
kaçırılıyor.
Muhalefet partilerinin 24 Haziran seçimlerindeki yenilgileri
öncekilerden daha farklı. Bu defa yeni sisteme geçiş ve iki seçimin
bir arada olması sebebiyle cumhurbaşkanı adayı ve parti arasında
bir fark oluştu. Ve bu fark gelecek seçimlerde de olacak.
Partiler genel başkanlarını aday göstermedikleri durumlarda bu
sorunu hep yaşayacaklar. İnce, kampanya mitinglerindeki
kalabalıkların teveccühüne fazla anlam atfediyor. Aldığı oyun,
Erdoğan karşısında ikinci tura kalma şansı yüksek aday olması ile
alakasını görmüyor. Kılıçdaroğlu da aday olma cesaretini
gösterseydi muhtemelen aynı sebeple partisinden fazla oy
alabilirdi.
Cumhurbaşkanı adayı ile partisi arasındaki fark yeni sistemin
yapısal bir özelliği. Bütün partiler kendini buna hazırlamak
durumunda. Delege marifetiyle olağanüstü kurultayın toplanmasını
sağlayamazsa İnce'nin şansı çok zayıf.
İdeolojik tabanı güçlü olan CHP'den bir parti çıkarmak hiç kolay
değil. Parti yönetimi kısa süre içinde "Mart 2019 yerel seçimleri
öncesinde bu tartışma AK Parti ve Erdoğan'ın işine yarıyor"
söylemiyle İnce'nin muhalefetini boğmaya yönelir.
DSP'yi canlandırma ya da yeni parti kurma seçenekleri ise sadece
CHP'yi zayıflatır, İnce'ye umduğu fırsatı veremez. CHP yönetimi de
içeriyi konsolide emek için hızla sert bir Erdoğan karşıtlığına
dönebilir.
Ancak burada bir dilemma var. CHP'nin beslendiği Erdoğan karşıtlığı
artık ne muhalefet arasındaki ittifakı bir arada tutabiliyor ne de
parti içi kapışmayı engelleyebiliyor. Nitekim, Millet İttifakı'nın
parçaları, İyi Parti ve Saadet ittifakın sona erdiğini açıkladılar
bile.
İyi Parti, CHP ve MHP arasına sıkışmış olmaktan kurtulmak istiyor.
HDP'nin olası radikal siyasetinin maliyetinin kendisine de
yüklenmesinden kaçıyor. Sağ merkezde konumlanarak yeni bir açılım
istiyor. Yeni oy alabileceği muhafazakâr-milliyetçi seçmen Cumhur
İttifakı tarafında.
Bundan sonra ancak blok dışına çıkarak oy kayması sağlayabilir.
Saadet ise hem CHP'nin hem de HDP'nin yükünden hızla uzaklaşma
ihtiyacı içinde. Beş yıllık bir siyasi istikrarın ucu göründüğünde
Erdoğan karşıtlığında birleşen muhalefet dağılıverdi. CHP ise yeni
sistemi de, getirdiği gerçeklikleri de analiz edebilmekten
uzakta.