Cuma gecesi Ankara saldırısına benzer bir katliamı yaşadı Paris.
DAİŞ'in üstlendiği saldırılarda Fransa başkentinin gündelik yaşam
alanları hedef alındı.
Sokaklar, stadyum, konser salonu ve restoranlar...
Ortalama sivil vatandaşın hem hayatını hem de güvenlik hissini yok
eden eşzamanlı saldırılar.
Öyle bir şiddet gerçekleşti ki; "niçin siviller" sorusunu bile
soramadık.
Zira "DAİŞ yaptı" cevabı yetiyor birçok şeyi anlamlandırmaya.
Bir türlü söndürülmeyen Suriye cehenneminin sadece çevresindeki
ülkeleri değil Avrupa'yı da yaktığını Charli Hebdo saldırısında
zaten öğrenmiştik. Şimdi bütün başkentler aynı tehdidi
hissediyor.
Terörün uyguladığı şiddetin hem bir stratejisi vardır hem de
sembolizmi.
DAİŞ kendisiyle savaşta olan başkentlere Suriye ve Irak'tan "uzak
durun" mesajını gönderdi. "Üzerime gelirseniz tüm dünyadaki yabancı
savaşçılarımla sizi evinizde gündelik hayatınızda acımasızca
vururum" demiş oldu.
Hem de G-20 Zirvesi Türkiye'de terörle mücadele siyasi gündemiyle
toplanırken.
Ve Antalya'da toplanan dünya liderlerinin hepsine meydan
okurcasına.
Vaktinin azalmakta olduğu ve üzerine daha sert bir şekilde
gelineceğini bilen DAİŞ küresel hücrelere ve ağlara sahip olduğunu
gösterdi.