Dakar-Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 4 günlük Afrika seyahatinin
üçüncü durağı Senegal'deyiz. Cuma günü Mali'ye uğrayarak seyahati
tamamlayacak olan Erdoğan'ın çabası Türkiye'nin "Afrika açılımını"
pekiştirmek.
Türkiye'nin dış politikasını hem ekonomik hem de stratejik
ilişkiler temelinde güçlendirmek. Cezayir ile de başlatılan
Stratejik İşbirliği Konseyi mekanizması gibi. Ayrıca, Erdoğan bu
seyahatlerle FETÖ ile mücadele çerçevesinde Türkiye'nin insani ve
kalkınma yardımı ve eğitim kurumları gibi yumuşak güç unsurlarını
tahkim etmek istiyor.
Ancak Türkiye'nin bu hamlelerini ilgili ülkelerin menfaatlerini de
önceleyerek yeni bir siyasal dil üzerinde yürütüyor. İstikrar,
güvenlik ve ticaretin önemine vurgu yaptığı kadar ülkeler arasında
"adil, eşit ve hakça" ilişki olması gerektiğinin altını
çiziyor.
Bu arada, Kudüs'ün statüsü konusunda gösterdiği hassasiyet gittiği ülkelerde takdir görüyor. Batı medyasının "başımızın çaresine bakarız" diyen bir liderin bu ısrarlı eleştirilerinden ne kadar rahatsız olduğunu biliyoruz. *** Erdoğan Batılı ülkeleri sadece eleştirmiyor, yeni bir işbirliği temelinde ilişkileri gözden geçirmeyi de öneriyor. Bu sebeple Erdoğan'ı "Kaddafi" ya da "Saddam" gibi resmetmek isteyen çevrelerin gayreti başarılı olamıyor. Yine de Batı medyasında "otoriterleşme" eleştirisi adı altında "güçlü bir ötekileştirme" yapıldığı da aşikâr.
Erdoğan bunları dert etmiyor, doğru bildiği yönde çabasını yoğunlaştırıyor. Hem Batılı "müttefikleriyle" hem Rusya ve İran ile işbirliğini geliştirmeye çalışıyor. Hem de Afrika gibi büyük güçlerin rekabet halinde olduğu bir coğrafyada Türkiye'nin varlığını güçlendiriyor. Bu çabası karşılık da buluyor.
Moritanya'daki halkın coşkulu Erdoğan karşılaması alışık olduğumuz bir fotoğraf. Kadın, erkek, yaşlı genç kalabalıkların yüzündeki sevinç ve sevgi görmeye değerdi. Evlerinden Erdoğan'ı görmek için çıkan yaşlılar da vardı, Türkiye'nin okullarında eğitim gören gençler de... Nitekim Sudan'da da, Pakistan'da da, Gümülcine'de de aynı karelere şahit olmuştuk. *** Erdoğan'ın Cezayir'de gazetecilerle yaptığı sohbette gündem Afrika gezisi olduğu kadar Afrin operasyonu ve iç gelişmelerdi. YPG ile mücadele ve Afrin merkezine girme kararlılığını anlatırken ilginç bir benzetme kullandı: "Ejderhayı yarı canlı bırakmayacaksın. Bu iş öyle veya böyle bitecek."
Bu benzetme ABD ve Almanya'nın Güvenlik Konseyi'nin Doğu Guta ile ilgili aldığı ateşkes kararını Afrin'e de uygulatma çabasına da cevap niteliğindeydi. Erdoğan, Afrin harekâtını sonuna kadar götürme niyetinde. Zira, PKK-YPG'nin Türkiye'nin uzun vadede bekası için ne denli bir tehdit olduğunu iyi biliyor.
ABD ve Almanya'nın Türkiye'nin güvenlik sorunlarını gözetmeyen yaklaşımlarının konuşmakla aşılamayacağını da... Binlerce YPG'linin TSK ile savaşmak için Afrin'e gitmesinin Deaş'la mücadeleyi aksatacağını söyleyen Amerikalılar yok ettikleri "ejderhanın" canlanma ihtimalinden endişe ediyorlar.
Ancak binlerce uçak ve TIR dolusu silahla besledikleri "ejderhanın" Türkiye'ye tehdit oluşturmasını umursamıyorlar. On beş yıldır Batılı devlet adamlarıyla müzakere yapan bir lider olarak Erdoğan bu "eşitsiz, adaletsiz ve bencil" yaklaşımdan bıkmış durumda.
Her Afrika ülkesine gittiğinde bu yaklaşımdan aslında Batı dışı dünyanın da muzdarip olduğunu daha yakından idrak ediyor.