Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz pazar günü partisinin İstanbul il kongresinde seçim manifestosunu açıkladı. Bir kez daha rakibi olan diğer cumhurbaşkanı adaylarından daha hazırlıklı olduğunu gösterdi.
Bu manifesto bir lider olarak Erdoğan'ın ve hareket olarak AK Parti'nin hem siyasi mücadelesinin hem de gelecek tasavvurunun özetiydi.
Tecrübenin, vizyonun ve ahitle perçinlenmiş sözlerin toplamıydı.
İçe dönük kapsayıcı bir dil ile, dışa yönelik ise iddia ve kararlılıkla doluydu. Daha fazla refah, adalet, özgürlük ve kalkınma vaatleri Türkiye'nin küresel güç olma hedefi ile birleştirilmişti. Ve cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş ülkenin "şahlanışının" başlangıcı olarak konumlandırılmıştı.
Manifestoda birkaç tane üçleme dikkatimi çekti. AK Parti'nin hikâyesinin dönemlemesi (kuruluş-diriliş-şahlanış) de merkezi kavramlar (irade-erdem-cesaret) da üçlemeye dayanıyordu. 2002'ye kadarki dönem kuruluş, 2018'e kadar olan iktidar tecrübesi diriliş ve 2018 sonrasında yeni sistemi kurma dönemi de şahlanış olarak resmedilmişti. AK Parti'nin kimliğini anlatırken kullandığı üç söylemin (muhafazakâr demokrasi, bizim medeniyetimiz ve milli- yerli) kavramları manifestoya yedirilmişti.
Elbette, Erdoğan'ın ilk olarak Pınarhisar cezaevi çıkışındaki konuşmada bahsettiği "milli-yerli duruş" kavramlaştırması manifestonun kurucu özüydü.
Ayrıca, Erdoğan'ın kendisini Türkiye ile özdeşleştirdiği manifesto metni de üç kısımdan oluşuyordu:
1- "Biz" teması etrafında duygu, coşku, sembol ve tarih yüklü ortak kimlik tarifiydi.
1071 Malazgirt ile başlayan, Osmanlı ve Cumhuriyet'in tarihi anları ve isimleri ile devam eden "biz" temasının ortak hikâyesi Çanakkale ve Milli Mücadele'den geçerek 15 Temmuz destanına kadar uzanıyordu.
"Biz" algısındaki süreklilik, kapsayıcılık ve kahramanlık ruhunun örnekleri çarpıcıydı.
2- Bir dönüşüm, mücadele ve başarı tecrübesi olarak AK Parti döneminde yapılanlardı.
Türkiye siyasi hayatını milli iradenin tecellisinin serüveni olarak okuyan bu kısım Erdoğan'ın bir yanda kalkınma başarısını diğer yanda vesayetlerle kapışmasını anlatıyordu.
3- Son kısım ise yeni sistemin kurulmasıyla önümüzdeki beş yılda yapılacaklardı.
Erdoğan'ın Türkiye'yi küresel güç yapmak için milletle yaptığı "akitleşme" ve verdiği "yeminlerdi." Herkes için daha müreffeh ve özgür bir ülke oluşturmanın sözünü verdi. Kadınlarla ve gençlerle "birlikte çalışma ve yol yürüme" vurgusu yaptı:
"Siz, 2053 ve 2071 hayalimizi emanet ettiğimiz geleceğimizsiniz.
Size emretmeyeceğiz. Size dikte ettirmeyeceğiz.
Sizi kalıplara sokmak için çalışmayacağız. Biz sadece sizinle birlikte çalışacağız." Erdoğan'ın İstanbul konuşmasındaki uluslararası sistem ve bölgesel durum okuması da önemliydi. Gelen dünyanın belirsizlik ve çatışma trendinde Türkiye'yi "istikrar adası" kılmak için birtakım küresel çevrelerle mücadele azmini yinelemekle kalmadı.
Erdoğan, milli menfaatlere uygun olarak AB ile de diğer ittifaklarla da uyum içinde çalışma iradesi olduğunu söyledi.
Toplumsal kesimlerin hepsini kapsayan sembollere ve onların hassasiyetlerine atıfla belirtilen "biz Türkiye'yiz" teması manifestonun başat mesajıydı. "Birimiz özgür olmadıkça, diğerlerimiz de özgür olamaz...
Birimiz geleceğini güvende görmedikçe, diğerleri de göremez... Tek bir vatandaşımızın dahi adalet dairesinin dışında kalmaması için her türlü çabayı göstereceğiz."
Erdoğan'ın konuşması hayali vaatlere değil, tecrübenin içinden gelen, realist bir perspektife dayanıyordu. Yeni bir sistemi kurmanın arifesinde olan liderin vizyonuydu.
Şimdi sıra diğer cumhurbaşkanı adaylarının manifestolarında...