Burhanettin Duran Sabah Gazetesi

FETÖ’nün günahı kimin?

Gün, saat geçmiyor ki 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin arkasındaki FETÖ ile ilgili dehşet verici bilgiler ortaya çıkmasın. Kırk yıldır gizli bir örgütlenme ile devlet kurumlarına yerleşen bu yapının...

05 Ağustos 2016 | 316 okunma

Gün, saat geçmiyor ki 15 Temmuz kanlı darbe girişiminin arkasındaki FETÖ ile ilgili dehşet verici bilgiler ortaya çıkmasın.
Kırk yıldır gizli bir örgütlenme ile devlet kurumlarına yerleşen bu yapının heretik ve marjinal din anlayışı da gözü kara militanlarının yaptıkları da gözler önüne seriliyor.
İnanıyorum ki, FETÖ'nün tasfiyesi ile son dönem siyasetimizin karanlık olayları da teker teker aydınlatılmış olacak.
Suikastlardan CHP eski lideri Deniz Baykal'ın tasfiyesine, Uludere olayından Rus uçağının düşürülmesine kadar birçok olayın bu örgütle irtibatı bulunursa kimse şaşırmayacak.
FETÖ yapılanmasının günah galerisi ortaya çıktıkça akla gelen soru şu: Bu belayı kim başımıza sardı?
Yabancı istihbarat kuruluşlarının rolünden ve emellerinden haklı bir şekilde şikâyet edebiliriz. Ancak bu yapının Türkiye'nin içinde kurulup büyüdüğünü ve siyasetimizin zaafları üzerinden bir korku imparatorluğuna dönüştüğünü göz ardı edemeyiz.
Ve ne yazık ki sorumluyu bulma arayışı siyasi maliyeti karşı tarafa fatura etme çabasına dönüşüyor.
Halbuki "nasıl oldu da buraya geldik" sorusuna cevap verirken sağduyu ile analiz yapmak ve açık yürekli olmak zorundayız.

***
Siyaset kurumundan gazetecilere, akademisyenlere, işadamlarına hatta sıradan bireylere kadar Gülen Hareketi'ne yaklaşım konusunda yapılması gereken bir özeleştiri var.
Bu özeleştiri sadece söz konusu istisnai yapının gerçek niyetlerini keşfedememenin itirafı olmamalı. Aynı zamanda Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan bütün hatalarla yüzleşme anlamında demokratik, kamusal bir müzakerenin zeminini teşkil etmeli.
Radikal laikçi politikalardan vesayetçi kurumların dönüştürülmesine, elitlerin tekelci-darbeci zihniyetinin sorgulanmasından devleti ele geçirme arzusunun sefaletine kadar her şeyin muhasebesi yapılmalı.
Bu demokratik hesaplaşma hamlesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderlik farkını konuşturması hiç de sürpriz olmadı. Erdoğan çarşamba günü Diyanet'in düzenlediği Olağanüstü Din Şûrası'nın açılış töreninde tüm siyasiler gibi kendisinin de dini ve eğitim hizmeti görünümlü bu yapıya iyi niyetle destek olduğunu belirtti.
2010'dan itibaren, görüşlerinin önemli bir kısmına katılmadığı bu yapıyla mücadeleye başladığını ancak yine de "bu hain örgütün gerçek yüzünü çok daha önceden ortaya koyamamış olmanın üzüntüsünü" taşıdığını açıkladı.
***
Bu samimi ifadeler İslamimuhafazakâr kesimin FETÖ'yü değerlendirme hatasını ortaya koymakta. Erdoğan'ın cümleleri bazı muhalifler nezdinde "AK Parti'nin beslediği bir taşeronu şimdi ortadan kaldırmasının" meşrulaştırması olarak değerlendiriliyor.
FETÖ'nün AK Parti döneminde yakaladığı fırsatlardan beslendiği doğrudur. Zira 2007'den itibaren Kemalist vesayetin cenderesi AK Parti'yi Gülen hareketinin etkisine açtı. Ancak hizmet iddiasından terör örgütüne Gülen Hareketinin serencamı daha kapsamlı bir değerlendirmeyi gerektiriyor.
Özellikle Kemalizm ile kurduğu uzun dönemli ilginç ilişkiye odaklanmalıyız. Devlet kurumlarına sızmak için 1980 darbesinde ve 28 Şubat sürecinde Kemalistlere sadakatini sunan Gülen hareketi en başından itibaren radikal laikçiliğe verilen aşırı bir tepki.
Bu yönüyle FETÖ Cumhuriyet dönemi otoriter modernleşmesinin en sofistike anomalisi.
Siyasetin demokratik kanalları ile İslami taleplerine ulaşmak isteyen dini grupların aksine Gülen, Kemalizm ile onun gibi mücadele etme kararı aldı.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sabah’a veda etmenin bu kadar zor olacağını biliyordum 20 Mayıs 2024 | 673 Okunma Yeni gelişmeler normalleşmenin seyrini nasıl etkiler? 17 Mayıs 2024 | 1.414 Okunma Değişim ama nasıl? 14 Mayıs 2024 | 569 Okunma Yeni Anayasa tartışması neden kaçınılmaz? 11 Mayıs 2024 | 123 Okunma CHP ve İyi Parti rol mü değiştiriyor? 10 Mayıs 2024 | 303 Okunma