Trump, Erdoğan'ın Pastör Brunson konusunda kendisini "hayal
kırıklığına uğrattığını" söylemiş. Bu ifade, Türkiye ile ABD
arasında yaşanan gerilimde yeni bir aşama. Ve anlaşılan kasım
seçimlerine giden süreçte ikili ilişkilerin mahiyetini daha
derinden etkileyecek.
Trump attığı twitlerde Türkiye'yi hedef almış, yaptırımlara
başvurmuştu.
Ancak meseleyi iki liderin ilişkisi bağlamında
değerlendirmemişti.
En son evanjelist liderlerle yaptığı toplantıda Brunson için
"savaştığını" belirtmişti.
Şimdi ise Bloomberg kanalına verdiği mülakatta Erdoğan ile ilişkisi
hakkında konuştu: "Hayal kırıklığına uğradım. Onun için birini geri
aldım. Çok hayal kırıklığına uğradım ancak işlerin nasıl
gelişeceğini göreceğiz" cümlelerini sarf etti.
Trump'ın İsrail'den Ebru Özkan'ın getirilmesi hakkındaki ricayı
Brunson meselesiyle ilişkilendirdiği ve Erdoğan'dan beklediğini
alamadığı anlaşılıyor. Ankara, bu tür bir müzakerenin olmadığını
vurgularken Trump, iddiasında ısrarcı.
Trump seçildikten sonra ikili ilişkilerin kötü durumuna rağmen
Erdoğan, yeni başkan ile çalışmanın yollarını aradı. Onun
Washington'un müesses nizamıyla mücadelesine önem verdi.
Lider diplomasisi ile sorunları aşmayı istedi.
Menbiç uzlaşması hariç, Obama döneminden kalan sorunlu dosyaların
hiçbirinde bir gelişme olmamasına rağmen Erdoğan, Trump ile
ilişkisinin niteliğini korudu.
Hatırlayalım, Trump ne FETÖ, ne Suriye'nin kuzeyinde YPG'ye verilen
silah desteği konusunda eski dönem politikalarını değiştirebildi.
Hatta "kesilecek" sözüne rağmen YPG'ye binlerce TIR silah yardımı
devam etti. Halkbank davası ve Atilla'nın durumu aynı. Bunların
üstüne de F-35, iki bakanın mal varlığı, vergilerin artırılması
konuları ve TL'ye karşı operasyon eklendi.
Geldiğimiz noktada anlaşılan Trump, 6 kez istemesine rağmen
Erdoğan'ın Brunson'ı bırakmamasından dolayı hayal kırıklığı
yaşıyor. 2017 referandumu sonrası açtığı tebrik telefonunu,
Menbiç'teki uzlaşmayı ve Erdoğan hakkında söylediği bazı güzel
sözleri kendisinin yaptıkları olarak yeterli buluyor. Kangren
haline gelen sorunları göz ardı ediyor. Brunson meselesini seçim
malzemesi haline getirip Türkiye'ye baskı uyguluyor. Obama'nın
dolaylı operasyonlarına karşılık açık meydan okumada ve
yaptırımlarda bulunuyor. Son açıklamasındaki "işlerin nasıl
gelişeceğini göreceğiz" cümlesinin de anlaşma isteği mi yeni bir
tehdit mi içerdiği belirsiz.
Lider ilişkilerinde "hayal kırıklığı" gündem olunca aklıma, 2016'da
Obama ve Erdoğan'ın birbiri hakkında söyledikleri geldi.
Önce Obama, Atlantic dergisinde J. Goldberg'e verdiği mülakatta
Erdoğan'dan duyduğu hayal kırıklığını ifade etmişti. Obama'nın
Erdoğan'ı "dev ordusunu Suriye'ye istikrar götürmek için kullanmayı
reddeden başarısız ve otoriter biri olarak gördüğü"
konuşulmuştu.
Erdoğan'ın Obama hayal kırıklığını Türkiye kamuoyuna anlatmak için
çok örnek var. Türkiye'nin güvenliğini tehdit eden FETÖ ve YPG
politikaları en başta gelenleri.
Bugünlerde ise Trump-Erdoğan ilişkisi sınavdan geçiyor. Erdoğan'ın
lider ilişkisindeki hukuku korumada daha dikkatli ve sabırlı
davrandığını söylemek lazım. Ancak Erdoğan, doğru gördüğü
pozisyonları, Trump'ın hoşuna gitmese de, almaktan geri durmadı.
Bunun en kritik örneği Kudüs meselesi oldu. Trump, Ortadoğu'yu daha
derin bir kaosa iten Kudüs kararını aldığında buna en yüksek sesle
Erdoğan karşı çıktı. Ve BM Genel Kurulu'nu harekete geçirerek
ABD'yi yalnız bıraktı.
İki lider arasındaki ilişkiye, Brunson sebebiyle, gerilimi sokan
ise Trump oldu.
Erdoğan'ın gösterdiği sabra ve iyi niyete rağmen, Trump, ABD'nin
asimetrik ve nobran müttefiklik anlayışı ile Türkiye'ye
yaklaşıyor.
Kendisinin Erdoğan'a yaptığı jestleri aşırı önemsiyor. Yönetiminin
Türkiye'ye karşı somut hatalı politikalarını ise görmezden
geliyor.
İkili ilişkilerde lider kaldıracını terk eden ve polemiğin kapısını
açan da Trump oldu. ABD, tek taraflı ve bencil yaklaşımını
değiştirmedikçe Washington-Ankara hattındaki fırtına
dinmeyecek.