PKK, Diyarbakır'ın Sur ilçesi başta olmak üzere Güneydoğu'nun
şehir merkezlerinde silahlı "özyönetim" kurma amacında ısrarcı.
Kandil'in profesyonel "militanları" şehirlerin "fırtına" gençliğini
seferber ederek gündelik hayatı tarumar etti. Devlet ise bölgede
kamu güvenliğini sağlama hedefinde kararlı. Böylece Güneydoğu'nun
ilçelerinde kazılan ya da doldurulan "hendekler" üzerinden bir
"otorite" kurma kavgası yaşanıyor. Ve can güvenliğinin kaybolduğu,
ekonomik hayatın durduğu mahallelerden on binlerce insan göç etmek
zorunda kalıyor.
PKK'nın şehirlerde mücadele yöntemi olarak seçtiği "hendekler"
sadece gündelik hayatı olumsuz etkilemekle kalmıyor. Aynı zamanda
Kürt milliyetçiliğini derin bir krize sürüklüyor. Duvarları yıkılan
evler ve mühimmat deposuna çevrilen camiler bu zamana kadar PKK'ya
yapılan suçlamaların hepsinden daha etkili sembollere
dönüşüyor.
Diyarbakır'da tarihi Kurşunlu Camii'nin yakılması PKK'nın kutsala
saygısızlığının bir göstergesi olarak hafızalara kazındı. Siyaset
yerine şehirde şiddeti tercih eden PKK- HDP çizgisi kendi Kürt
seçmenlerini bile yabancılaştıracak bir hayal kırıklığı ve hatta
kızgınlık üretiyor. HDP yönetiminin "hendekler biçiminde bir
mücadele yönetiminin uygulanmasını" onaylamadıklarını açıklamak
zorunda kalması da bu durumun fark edilmesi ile irtibatlı.
Barzani'nin Ankara ziyaretindeki "hendekleri kapatma" tavsiyesini
de bu minvalde okumak gerekir.
Bariz şekilde, Kürt milliyetçiliğinin önde gelen aktörlerinden PKK-
HDP çizgisi Türkiye'de kan kaybediyor. Buradan PKK "bitiyor" gibi
bir sonuca varamayız elbette. 1984 sonrası uzun silahlı mücadele
tarihinde birkaç kez "bitti" denilen PKK'nın nasıl yeniden
canlandığını biliyoruz. Ve mevcut Suriye ve Irak'taki iç savaş
ortamı sürerken ve ABD ile Rusya'dan eşzamanlı destek alırken
PKKPYD'nin bölgesel aktör olarak devam etmesini beklemeliyiz. Ancak
yine de Türkiye'de irtifa kaybediyor... Peki neden? Bence
birbiriyle bağlantılı iki temel sebebi var. İlki, PKK, kendi
aktörlüğünü "güçlendirme" arayışında 2013 Nevruzu ile Temmuz 2015
arasında bulduğu "kullanışlı" iç siyasi denkleme sahip değil artık.
Hatırlayalım, bu dönemde Çözüm süreci ile Türkiye'de barış, siyaset
adına şehirlerde fiziki kontrolü ele geçirmişti. Kuzey Suriye'deki
"direnişin" romantik katkısıyla Kürt milliyetçiliğinin yelkenlerini
şişirmişti. 7 Haziran seçimlerinin "yıldız" partisi olarak HDP iç
siyasetteki AK Parti- Erdoğan karşıtlığını kullanarak Kürt
milliyetçilerine "altın bir dönem" yaşattı. Suruç katliamının
peşinden başlayan terör ve AK Parti'nin 1 Kasım başarısı Erdoğan
karşıtlığı malzemesinin de cazibesini söndürdü.