Suud Veliahtı Selman'ın "ılımlı İslam'a dönme" söyleminin iç
ihtiyaçlardan çok bölgesel karşılığı olduğu görüşündeyim. Suud-İran
rekabetinde yeni bir ideolojik hazırlık olduğunu düşünüyorum.
Dünkü yazımda "ılımlı İslam" söyleminin yeniden canlandırılmasının
İran'ı "her türlü aşırıcılığın destekçisi" olarak konumlandırma
gayreti olduğunu söylemiştim. Zira ABD patentli, orijinal "ılımlı
İslam" projesi iflas edeli çok oldu.
Washington, 11 Eylül 2001 sonrasında "siyasal İslam'ı dönüştürme,
demokratikleştirme" politikasını kendi eliyle bitirdi. Bu yüzden
Selman'ın "ılımlı İslam" söylemi yeni bir Arap milliyetçiliği
formüle etme çabası.
Elbette İran'ı ve hatta Türkiye'yi sınırlandırmak için... Yeni
milliyetçilik dalgasından önce ABD'nin ılımlı İslam politikasının
neden iflas ettiğine bakalım.
ABD'nin "ılımlı, demokratik İslamcılık" yaratma hedefi "Batı ile
uyumu" önceledi. Halkların taleplerinin yansıtılmasını hep geri
planda tuttu. Bu yüzden İslami hareketleri "kontrol etme" amacından
öteye gidemedi. Neticesi de Müslüman toplumların demokratik
taleplerini "bastırma" pratiğine dönüş oldu.
Tabutun son çivisini Obama yönetimi çaktı. Statükocu Körfez
ülkelerinin Arap baharını kışa çevirmesine göz yumulduğunda "ılımlı
İslam" projesi de toprağa gömüldü.
ABD yönetimleri özellikle dört örnekte "ılımlı İslam" arayışındaki
samimiyetsizliklerini ispatladılar.