31 Mart'tan farklı olarak seçmene yüz yüze ulaşmada iletişimin
bütün imkanları kullanılıyor.
Anadolu şehirleri bile İstanbul'daki hemşehrilerini etkilemek için
seferber ediliyor. Ancak yine de bu seçim Yıldırım ve İmamoğlu'nun
arasındaki bir yarış. Yarışın özü de kimin İstanbul'u
yönetebileceği üzerine. Bu itibarla son iki haftada iki aday
arasında kıyasıya bir tartışma bekliyorum. Sosyal medyada zaten
yürüyen bu kapışmayı adayların ortak bir TV programına çıkması
durumunda daha net görebiliriz. Rekabetin kişisel boyutunda
Yıldırım'ın sakin ve mütevazi yapısı bir avantaj. İmamoğlu'nun
abartılı kucaklama söylemi dökülmeye başladı. Kızgınlığını
saklayamayan küçük hikayeler oluşturuyor. Muhalif cümlelere pek de
alışık olmadığı ve haddini bildirme duygusunu bastırdığı
anlaşılıyor.
Aslında Yıldırım ile İmamoğlu arasındaki tartışmanın iki düzlemi var. İlki, belediyecilik; yani tecrübe, yatırım ve proje alanı. İstanbulluların gündelik hayatına değme meselesi. 31 Mart kampanyalarında pek konuşulamayan bu düzlemle ilgili Yıldırım, yeni proje ve vaatlerle gündemde.