Cumhuriyet dönemi Türkiyesi iki kimlik grubunu siyasal sistemine
entegre etmekte zorlandı: Kürt milliyetçileri ve İslamcılar.
Ulus-devlet projesinin laikçi karakteri ve homojenleştirici
politikaları geniş Müslüman ve Kürt kitlelerin yabancılaşmasının
ana sebebiydi.
Kemalist rejimin farklı etnik dini kimlikleri ve talepleri ret ve
inkâr yaklaşımı ayrımcılığın da temelini oluşturdu. 1990'lı yıllar
Cumhuriyetin bütün sorunlarının zirve yaptığı ve eski Türkiye'nin
meşruiyet ve performans olarak iflas ettiği dönemdi. Bir yandan
Kürtlerin kimlik talepleri terörle özdeşleştirildi diğer yandan 28
Şubat süreci ile dindarlar çok yönlü baskı altına alındı.
2002 seçimleri ile başlayan yeni siyaset AB sürecinin de katkısıyla
Kürtlerin ve dindarların entegrasyonuna yöneldi. İslamcıların ana
talepleri olan başörtüsü ve din eğitimini karşılamak için Kemalist
çevrelerin direncinin kırılması yeterli oldu. Zaten devleti,
"laikçi" karakterine rağmen, kendilerinin gören İslamcıları entegre
etmek hızlıca mümkün oldu.