MHP lideri Bahçeli başkanlık sistemi tartışmasının üstündeki
örtüyü kaldırıverdi. Malum, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında
siyasi partiler Yenikapı "mutabakatı" çerçevesinde "netameli"
konulara girmiyordu.
Sistem değişimi bunların başında geliyordu. Olağanüstü hal
uygulamaları, FETÖ tasfiyesi, PKK ile mücadele, Suriye ve Irak'taki
girişimlerle ilgili hükümete açık destek veren Bahçeli yeni bir
sayfa daha açıverdi.
AK Parti'ye başkanlık konusundaki "yeni anayasa teklifinizi
Meclis'e getirin" çağrısında bulundu. Kendilerinin parlamenter
sistemden yana olduğunu belirten Bahçeli'nin "referandumda
milletimiz aksini söylerse diyecek bir şeyimiz olmaz" beyanı
MHP'nin hükümete yeni desteği olarak algılandı.
Bu beyan CHP ve HDP tarafından "kapalı kapılar ardında pazarlık,"
"Sarayın yedek lastiği olmak" ve "fiili bir diktatörlük rejimine
geçişte aleni ortaklık" olarak görüldü.
Bahçeli AK Parti'ye beklediği desteği verir mi şimdilik muğlak.
Ancak siyasi sistem krizinin "kanlı" bir durağı olan darbe
teşebbüsü ister istemez başkanlık tartışmasına bağlanacaktı.
Ve zannedilenin aksine ilk bağlantıyı MHP değil HDP ve CHP
kurdu.
Nasıl mı? Önce HDP, 15 Temmuz sonrasında terörle mücadele için
uygulanan olağanüstü hali "başkanlık arayışı" olarak resmetti. Daha
sonra "darbe teşebbüsü vesilesiyle kurulmakta olan diktatörlük"
söylemi ile CHP'li siyasetçiler tartışma zeminini oluşturdu.
Bahçeli ise kitabın ortasından konuşarak meselenin adını koydu.