ABD Başkanı Obama'nın İran politikası başta Suudi Arabistan
olmak üzere Körfez ülkelerini ziyadesiyle tedirgin ediyor. "Obama
Doktrini" olarak anılan bu yeni yaklaşım ABD'nin askeri gücünün
caydırıcılığını terk etmeden diplomasi yolu ile İran'ı uluslararası
sisteme dahil etmeye odaklanıyor.
Obama, nükleer müzakerelerde İran ile çerçeve anlaşmanın imzalanmış
olmasının müttefiki olan İsrail ve Körfez ülkelerinde yarattığı
"derin" tedirginliğin farkında. Obama, İsrail'i teskin etmek için
İran'ın nükleer silaha ulaşmasının en iyi yolunun diplomasinin
getireceği denetlemeler olacağını vurguluyor. Muhtemel nihai
anlaşmanın sonucu olarak "şüphelenilen" her tesisi Uluslararası
Atom Enerjisi Kurumu'nun görevlilerinin denetleyebileceğini
hatırlatıyor.
Körfez ülkelerini ikna etmek için de 14 Mayıs'ta Camp David'de bir
zirve topladı. Bu toplantı Körfez'in ikna edilmesinin kolay
olmayacağını gösteren sembollerle başladı.
Suud Kralı Selman kendi yerine zirveye katılması için Veliaht
Naif'i gönderdi. 6 Körfez ülkesinden sadece Kuveyt ve Katar'ın
devlet başkanları zirveye katılıyor, diğerleri temsilcilerini
gönderdi. Camp David Zirvesi öncesinde Obama, Thomas Friedman'a
verdiği mülakatta Körfez ülkelerinin iç siyasetlerinde reform yapma
ihtiyacına değindi.
Obama'nın bu mülakatta Körfez ülkeleri için iç problemlerden
kaynaklanan tehditlerin İran yayılmacılığından daha büyük olduğunu
vurguladı.
Ancak söylemek yapmaktan kolaydır.