Darbe girişiminin arkasındaki FETÖ ile mücadele için olağanüstü
hal ilan edildi.
Olağanüstü hal ilanı Batı demokrasilerinin de kritik dönemlerde
başvurduğu bir yöntem.
En son Fransa'da Nice saldırısı ve ABD'de siyahi gösteriler
sebebiyle bu yönteme başvuruldu. 15 Temmuz gecesi sivil halkı
katleden ve devlet kurumları içinde yüksek koordinasyona sahip bir
cuntayı temizlemek için söz konusu yöntem kaçınılmazdı.
Devletin arama, gözaltına alma, tutuklama, güvenlik tedbirleri
alma, personelin izinlerini erteleme ve gösterileri yasaklama gibi
konularda yetkilerinin genişletilmesinin tek bir amacı var. O da
2012'den itibaren farkına varılan yapı ile ilgili tasfiye
çalışmalarının ivedilikle tamamlanması.
Zaten deşifre edilmiş kadrolar hakkında hızlı yargılama süreçlerini
işletebilmektir. Demokratik hukuk devletinin bir koruma refleksi
olarak yürüyen olağanüstü hal ilanını Batı medyası "İslamcı
otoriterleşme", "Erdoğan'ın radikal yetkilerle güçlenmesi" ve hatta
"Erdoğan'ın intikamı" olarak mahkûm etmekte gecikmedi. Bu tavrın
The Guardian ya da The Economist ile sınırlı olduğu da
söylenemez.
Alman, İngiliz ve ABD basını çeşitli varyasyonlarla aynı çizgiden
yürüyor. Darbe teşebbüsünün bastırılmasını "popülist", "cihatçı"
hatta "faşist" olarak etiketleyen ve hemen ilk saatlerden itibaren
"Erdoğan'ın güçlenmesini" dert eden Batı medyasının olağanüstü hal
ilanı karşısında suçlayıcı tonunu yükseltmesi şaşırtıcı değil.