Seçim kampanyalarının gündemi polemiklere odaklandı. Halbuki son
birkaç güne kadar beyannamelerdeki vaatler, ekonominin durumu ve
yeni sisteme geçiş konuşuluyordu.
Polemik dönemini başlatan, tam da beklediğim gibi, CHP adayı İnce
oldu. Eskitilemeyen "diploma" konusu, TRT suçlamaları, Gülen'in
iadesi ile ilgili ABD'ye belge verilmediği ve Erdoğan'ın
Pensilvanya'ya AK Parti'yi kurmak için icazet almak üzere gittiği
iddiaları gibi... Anlaşılan peşi de gelecek; İnce yeni polemikler
üretecek.
Muhalefetin her bir cumhurbaşkanı adayının stratejisi aynı,
Erdoğan'ı hedef almak. Ve Erdoğan'ın kendisini muhatap almasını
sağlamak.
Böylece seçimi iki adaylı bir yarışa çevirmek. İnce bu konuda bir
adım önde. Hem ana muhalefetin yüzde 25'lik oyunun adayı. Hem de
her kesime ulaşma niyetiyle çok sayıda popülist vaatler ve mesajlar
veriyor.
Bir gün HDP, diğer gün Saadet, öbür gün de AK Parti tabanına
şirinlikler yapıyor. Ve Erdoğan da "ey İnce" diyerek CHP adayını
muhatap almış durumda. İki aday meydanlarda birbirleri aleyhine
videolar izlettiriyor...
Şimdi zihinlerdeki soru şu:
Kampanyaların son düzlüğündeki bu polemik savaşından kim kârlı
çıkar?
Bir kere, kime yaradığı bir yana, 24 Haziran seçimlerinde şahıslar
üzerinden yürüyen polemiklerin kaçınılmaz olduğu görüşündeyim.
Hatta İnce'yi polemikler konusunda uyaranların yapacakları bir şey
olmadığını düşünüyorum.
Ne deniyor? "Muhalefetin kampanyalarını Erdoğan eleştirisi
üzerinden yürütmesi Erdoğan'ın işine yarıyor.
Türkiye vizyonu önemli, kişiselleşen kampanya tam da Erdoğan'ın
istediği şey. 16 Nisan referandumunda CHP'nin Erdoğan'ın şahsına
değil de tek adamlık rejimi eleştirisine odaklanması hayır oylarını
yükseltmişti.
24 Haziran'da da İnce aynısını yapmalı."
Bu yaklaşımın 24 Haziran seçimleri için mümkün olmadığı
kanaatindeyim. Zira bu seçimlerde şahsileşme kaçınılmaz. 16
Nisan'da soyut bir sistem değişimi halkın önüne konuldu. Yeni
sisteme "evet" oyu verenler Erdoğan'ın önerisi olduğu için ikna
oldu. Ülke daha iyi yönetileceği için bu tercihte bulundu.
Erdoğan'ın konuyu kişiselleştirmesi CHP'nin karşı taktiğine galip
geldi.
24 Haziran'da mesele soyut sistem tercihiyle ilgili değil. Yeni
sistemdeki somut cumhurbaşkanının kim olacağıyla alakalı.
Türkiye'yi belirsizliklerin arttığı bir bölgede ve dünyada geleceğe
kimin taşıyabileceği oylanacak. Yani meselemiz, liderlik ve oldukça
şahsi...
Muhalefetin adaylarının Erdoğan'ı şahsen hedef almaktan başka
çaresi yok. Bu yüzden İnce, polemiğin dozunu artırıyor.
Merkel'in Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı davetine bile "haddini bil"
çıkışında bulundu. Bu sebeple Akşener kendisinin muhatap
alınmamasından şikâyetçi. Hatta ikinci turda Erdoğan'ın karşısında
İnce'nin değil kendisinin şanslı olduğunu söylüyor.
Akşener'in de daha sert polemiklerle kavgaya müdahil olması
şaşırtıcı olmaz.
Yine de asıl mesele polemiklerin kime yarayacağı. Aslında üç adaya
da faydası olur. Erdoğan'a cumhurbaşkanı seçilmek için...
İnce'ye CHP'nin oylarını yükselterek Kılıçdaroğlu'nun karşısına
çıkabilmek için... Akşener'e ise partisine gelecek oyları artırmak
için yarayabilir.
Polemiklerin vizyon tartışmasının üstünü örtmesi ise Erdoğan'ı
rahatsız etmez. Günün sonunda, Erdoğan, 24 Haziran seçimlerinin
liderlik yarışında en büyük avantaja sahip.
Türkiye'yi bir üst lige taşıma iddiasını on altı yıllık icraatın ve
ülkeyi badirelerden çıkarabilmenin verdiği güvene dayandırıyor.
Diğer adayların aksine vizyonunu anlatmak için son 20 güne ihtiyacı
yok. Tüm muhalefet adayları polemiklerinde Erdoğan'ı hedef almak
zorundayken, Erdoğan muhatabını istediği zaman değiştirebilir.
Bugün İnce, belki yarın Akşener...