Son bir haftadır Suud hanedanı ABD ile ilişkileri ve muhaliflere yönelik tavrıyla eleştiri altında. Önce Başkan Trump, Mississippi eyaletindeki seçim mitinginde Kral Selman'a "biz olmasak iki hafta tahtta kalamazsın" dediğini paylaştı. Bu açıklama Suud gururunu ziyadesiyle incitecek kadar kabaydı. Ve İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra gittikçe güçlenen ABDSuudi Arabistan ilişkilerini muhasebeye çekmeyi gerektirecek kadar da reeldi.
Yine Trump Yönetimi ile yapılan bölgesel hesapların kaderi hakkında derin düşüncelere düşürecek kadar da uyarıcıydı. Anlaşılan, Trump ile küre başında ittifak kurmanın ve İran'a karşı blok oluşturmanın maliyeti sadece para ile ödenmiyor. Bölgesel güçlerin, süper güç ABD ile asimetrik şekilde iş tutması kırılgan ve milli menfaatlere aykırı bir zemine oturtulabiliyor.
Otonomisi olmayan devletin parayla satın alacağı güvenlik başa kakılan ve gerektiğinde kendisine karşı kullanılabilen bir hizmetten öteye geçemiyor.
Trump'ın nobran cümleleri BM Genel Kurulu'nda OPEC ülkelerinden petrol fiyatını artırmamaları uyarısıyla birlikte ele alınmalı. Zira Suudi Arabistan en önemli petrol ihraç eden ülkelerin başında geliyor. Demek ki, Riyad'ın, ABD'ye yapacağı dolar ödemelerini petrol fiyatlarının artışıyla karşılaması da istenmiyor.
***
Veliaht Selman, Trump'ın açıklamasına cevaben, Bloomberg televizyonunda bir söyleşi verdi. Suud'u gururunu koruma gayretiyle değerlendirmelerde bulundu: "ABD'den aldığımız tüm silahların parasını ödedik. Bunlar bedavadan gelen silahlar değil. Suudi Arabistan tarihte 1744'ten bu yana mevcut.
Sanıyorum, ABD'den 30 yılı aşkın süre önce vardı." Bu cümleler Trump'a bir eleştiri değil.
Riyad, Washington ile kendi politikalarını geri dönülemez şekilde örtüştürüyor. Hatta bunun için...