Zeytin Dalı Harekâtı Suriye'de YPG'nin kaderini belirleyecek
süreci hızlandırdı.
YPG, Deaş varken birbirine zıt konumdaki aktörlerle (ABD, Rusya,
İran ve Esed rejimi) aynı anda iş tutabiliyordu.
Kamışlı ve Haseke'de, aslında Suriye iç savaşının başından beri,
Esed rejimiyle birlikte çalışırken ABD ile Rakka operasyonunu
yapabiliyordu. Afrin'de Rus himayesine sahipken Menbiç'te ve
Fırat'ın doğusunda ABD eliyle 30 bin kişilik "sınır gücü" kurma
hamlesinin taşeronuydu.
Esed ile ılımlı muhaliflerin, ABD ile Deaş'ın tasfiyesinde piyonluk
rolü üstlendi. Böylece YPG her aktörün isteğine uygun bir taktiği
seferber ederek Suriye'nin yüzde 25'lik toprağını kontrol eder hale
gelmişti.
Deyr ez Zor'daki enerji bölgelerini ele geçirmeyi önemli bir
avantaj olarak hanesine yazdırmıştı.
Hedef, hem Rusya inisiyatifindeki Astana ve hem de ABD
ağırlığındaki Cenevre süreçlerine meşru bir aktör olarak katılım
sağlamaktı. Bu sayede de ileride bağımsızlığa gidebilecek ölçekte
bir otonomi temin edilecekti.
Cinderes ve Raco'nun ele geçirilmesiyle de TSK ve ÖSO'nun Afrin merkeze gidişi kolaylaşacak. Deyr ez Zor'da Esed güçlerinin saldırısından ABD uçakları sayesinde kurtuldu. Rusya ve İran, ABD'nin Suriye'yi YPG üzerinden bölmeye çalıştığını daha yüksek sesle söyler hale geldi.
Bu arada Türkiye'nin Menbiç'teki kararlılığını gören Trump yönetiminden üç üst düzey yetkili de YPG'nin geleceği ile ilgili olarak Ankara ile çalışma istekliliği göstermek zorunda kaldı. Trump yönetiminin ne gibi önerilerle geleceğini önümüzdeki haftalarda göreceğiz.
Burada oyunu değiştiren karar, Türkiye'nin PKK-YPG ile topyekûn mücadelesini dış politikanın birinci önceliği haline getirmesi. Ne kadar uzun vadeye yayılırsa yayılsın, Ankara, YPG'yi ilk aşamada Fırat'ın batısından daha sonra da Suriye'nin kuzeyinin tamamından temizlemeyi öncelikli stratejik bir hedef olarak açıkladı. *** Bugünlerde YPG, Suriye'nin kuzeyindeki kantonlarını koruyacak yeni hamlelerin peşinde. Hem Rusya-Esed rejimi ile hem de ABD ile işbirliği yaparak kendisini Türkiye'den korumaya çalışıyor. Bu çabanın başarılı olması çok zor. Zira Türkiye'nin sert güce başvurmasıyla birlikte YPG, artık sürekli kaybedecek bir trendin içine girdi.
ABD ve Rusya'dan destek alabilmek için yeni hamleler yapabilir ancak Türkiye'nin rızası olmadan YPG'ye Suriye'de bir gelecek vaat edilemez.
Sözgelimi bir süredir YPG'nin Esed rejimini Afrin merkezine davet ettiği medyada yazılıp çiziliyordu.
Dün Suriye Devlet Televizyonu da Esed güçlerinin saatler içinde Afrin'e gireceğini açıkladı. Bu hamlenin sonuç alması Türkiye-Rusya uzlaşmasının bozulması anlamına gelir. Bu da Astana süreci dahil Rusya'nın Suriye'de kurduğu yeni dengeye ciddi zarar verir. *** Esed rejiminin Afrin'de YPG'yi korumaya alması Türkiye'nin mücadelesini engelleyemez.
Nitekim Dışişler Bakanı Çavuşoğlu "Eğer rejim buraya PKK/PYD'yi temizlemek için girerse problem yok.
PKK'yı korumak için giriyorsa Türk askerini kimse durduramaz" açıklamasında bulundu.
Yine dün, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Rusya lideri Putin ile telefon konuşması yaptığı medyaya yansıdı. Cephede savaşacak asker sıkıntısı yaşayan Esed'in YPG'yi savunması ÖSO güçlerinin savaşma motivasyonunu yükseltir. Yeni PKK-YPG'li güçlerin Esed rejiminin müsaadesiyle Afrin'e girmesi sadece etkisiz hale getirilecek terörist sayısını artırır.
Rusya, hava sahasını kapatmadıkça, ki bu da varılan uzlaşmayı bozacaktır, TSK-ÖSO'nun ilerleyişi durdurulamaz. Bir piyon olarak YPG sürekli kaybetme trendine girdi, tarafların hamle sayısı bu kaderi etkilemeyecek.