Bazı kararlar zordur, yüreğinizi acıtır.
Ta içinizde bir tel kopar, içinizde boşluk oluşur.
Ama zamanı gelmişse de kaçınılmazdır.
Şehir Üniversitesi'nden ayrılmak benim için böyle bir karar
oldu.
Seyrantepe'deki mütevazı bir masaya davetle başladı Şehir
Üniversitesi'ndeki hikâyem.
Yeni bir üniversitenin kuruluşunda yer almak karşı koyulamaz bir
heyecandı.
Hele bu davet "iyi, doğru ve güzeli" aramak için bir araya gelmiş
insanlardan gelmişse.
Öğrencilik yıllarımdan itibaren entelektüel birikimimde istisnai
yeri olan Bilim ve Sanat Vakfı'nın kurduğu bir üniversiteye davet
edilmişsem. Büyük soruların cevabının peşine düşmüştük.
Evrensel olanla yereli nasıl birleştirebiliriz?
Her biri bir dünya görüşünün elinde küçük cemaatlere dönen
üniversitelerden olmayacaktık. Kadim değerlerin ışığında yeni bir
soluk olacaktı Şehir Üniversitesi.
Farklılıkları zenginlik olarak gören, kaliteli ve entelektüel
duruşu olan akademisyenlerden oluşacaktı üniversitemiz.
Başarılı akademik kariyer tek tercih sebebi değildi.
İdeolojik görüşler önemli değildi, özgürlüklere sahip çıkılması
vazgeçilmez öncelikti.
Yasakçılığı reddeden, müzakereye, etkileşime açık beyinlerin
buluşması olacaktı.