Yakın dönem Amerikan tarihinin en "aykırı" başkanlık seçimleri
bugün yapılıyor. Seçimlerin galibinin Demokrat aday H. Clinton
olması bekleniyor.
Seçiciler kurulu (electoral college) ve azınlıkların desteği
avantajı sebebiyle...
Yine de Cumhuriyetçi aday D. Trump'ın sürpriz yapabilme ihtimali
gündemde. Zira bu seçimler iki "sevilmeyen" adayın hangisinin
tercih edileceği üzerine. Rakibinin kazanmasını "felaket" olarak
niteleyen iki "kötü" adaydan "daha az kötüsü" seçilecek.
Trump'ın kampanya sürecinde Meksikalılar, Müslümanlar ve hatta
kadınlar hakkındaki hakaret içeren sözleri Cumhuriyetçi parti
içinde bile ciddi rahatsızlık yarattı. Yıpranmış bir siyasetçi
olarak Clinton ise "güvenilirlik" sorunu ile uğraştı. Nitekim FBI,
10 gün önce devlet sırlarına ilişkin yazışmalarını özel mail
adresinden yapmakla ilgili olarak Clinton hakkında ikinci bir
soruşturma başlattı. Dolayısıyla, bu seçimlerde "kim başkan olsun?"
sorusundan ziyade "kim başkan olmasın?" sorusunun cevabı
arandı.
Trump'ın ateşli taraftarlarının yanı sıra mahcup destekçilerinin
varlığından korkuluyor. Bakalım gizli Trumpçılar mı yoksa Trump
gelmesin diye hoşlanmadıkları Clinton'a oy verenler mi sonucu
belirleyecek.
2016 başkanlık seçimleri kutuplaşmanın, skandalların ve şahsi
hakaretlerin yoğun olması ile kalmadı. Yerleşik siyaset kurumuna ve
Washington elitlerine güvensizliğin yüksekliği ile de tebarüz etti.
"Sistem karşıtı dalga" ABD'nin uluslararası sistemdeki rolünü ve
kimlik krizini tartışmanın merkezine oturttu.