Başkan Erdoğan Fransa Cumhurbaşkanı Macron'un davetlisi olarak
bugün Paris'te. Davetin vesilesi I. Dünya Savaşı'nın bitişinin 100.
yıldönümü. Osmanlı İmparatorluğu'nun dağıldığı bir savaşın
bitişinin yıldönümünde Erdoğan'ın liderlerle yapacağı görüşmeler
bambaşka bir sembolik iklime işarete ediyor.
Her şeyden önce Erdoğan, Paris'e uluslararası siyasetteki rolünü
pekiştirmiş bir lider olarak gidiyor. İstanbul Zirvesi'yle Suriye
dosyasında ağırlığını artırmış durumda.
İdlib uzlaşmasına Almanya ve Fransa'nın desteğini aldığı gibi Rusya
ile Suriye anayasa komitesinin son halini müzakere halinde.
Fırat'ın doğusunu gündem yaparak Washington üzerindeki baskısını da
artırıyor.
Yine Erdoğan, Kaşıkçı cinayetinde izlediği politikayla uluslararası
kamuoyunda ahlaki üstünlüğü ele geçirdi. Bu cinayetin üstünün
örtülmesini engellediği gibi, Başkan Trump'ın yakın müttefiki, baş
şüpheli Veliaht Bin Selman'ı sahiplenebilmesini de çok
zorlaştırdı.
Kaşıkçı cinayeti ile ilgili ne yapılması gerektiği Paris'te buluşan
liderlerin ana gündemlerinden birisi olacak kuşkusuz. İşin ilginç
tarafı Trump da, Putin de hatta Macron da bu işin üstünün
örtülmesinden memnuniyet duyacak durumdalar. Ancak Erdoğan, kamuoyu
baskısı ile Batılı liderleri bu konuda bir şeyler yapma noktasında
sıkıştırmış durumda.
Erdoğan ile Trump ne de olsa Brunson geriliminden sonra ilk kez yüz yüze görüşecek. Lider diplomasisi ile Türkiye-ABD ikili ilişkilerini normalleştirmeye çalışacaklar.
Dosya kabarık: Kaşıkçı cinayeti, Menbiç, Fırat'ın doğusu, İran yaptırımları, Halkbank, FETÖ, S-400, F-35 vd. 6 Kasım ara seçim sonuçlarını zafer diye nitelese de Trump'ın partisi Senato'da çoğunluğu korurken Temsilciler Meclisi'nde üstünlüğü kaybetti. Gerçi Trump'ın kendisine yakın isimleri seçtirerek Cumhuriyetçiler içindeki kişisel gücünü artırdığını da gözden kaçırmayalım.
Demokratların iç siyasette sıkıştıracağı Trump Çin ve İran gibi dış politika konularında yeni adımlar atmak isteyebilir. Trump yeniden seçilmek için muhtemel bir azil sürecinin önünü kapatacağı gibi içeriyi yatıştırabilmek için dış politika konularında yeni gerilimler çıkarmayı tercih edebilir. "Asrın Antlaşması"nı hızlıca gündeme sokmak bu atraksiyonlardan biri olabilir. *** Ancak Trump'ın Ortadoğu'da yapmak istedikleri konusunda da iyi bir yerde olduğu söylenemez.
Petrol fiyatlarının artmaması için İran'a yaptırımlarda beklenenden daha fazla ülkeye muafiyet tanımak zorunda kaldı. İran'ı sınırlandırmak için kurmaya çalıştığı Ortadoğu Stratejik İttifakı (Arap NATO'su) hamlesinde de işler istenildiği gibi gitmiyor. Suudi Arabistan, BAE, Kuveyt Katar, Umman, Bahreyn, Mısır ve Ürdün arasındaki ihtilafları yönetmek hayli zorlu. Kaldı ki, Kaşıkçı cinayetiyle bu ittifakın ana taşıyıcı lideri olması beklenen Veliaht Selman en azından şimdilik zayıflamış durumda. Reuters'e göre ocak ayında toplanması planlanan ittifak zirvesi ertelenebilir. Trump eninde sonunda Ortadoğu'daki İran, Rus ve Çin nüfuzunu Arap NATO'su hamlesiyle sınırlayamayacağını görmek zorunda.
NATO müttefiki Türkiye ile bölge politikalarını uyumlulaştırmaya yönelmek durumunda. *** Bu gidişat Erdoğan- Trump görüşmesini daha kritik hale getiriyor. Şu aşamada Washington ile Ankara bir müzakere ortamını yakaladı.
İran yaptırımları ve Fırat'ın doğusu (YPG'nin geleceği) konuları başta olma üzere gerginlik konularının yapıcı, mesafe alıcı şekilde ele alınması lazım. PKK liderlerinin başına ödül koyulması bir jest ama yeterli değil. Ankara'nın Washington'un YPG politikasından duyduğu rahatsızlık had safhada. Yol alınabilmesi için iki liderin sık görüşmesi gerekir. Zira Trump'ın "Asrın Antlaşması" ve Kongre'nin S-400/F-35 gündemi yeni gerginlik konuları olabilir. Bence Trump'ın önümüzdeki iki yıl Erdoğan ile çalışmaya daha çok ihtiyacı olacak.