Gündemimiz "Trump'ın gelişi ABD ile ilişkilerde yeni
bir sayfa açar mı?" sorusuna odaklanıyor. Tıpkı ABD'nin diğer
bölgesel müttefikleri İsrail ve Suudi Arabistan gibi.
Seçim döneminde Trump, müttefiklerle bozulan ilişkileri yeni bir
düzleme taşımaktan bahsetmişti. Şimdi soru şu: Trump'ın çıplak
pragmatizmi süslü idealleri dilinden düşürmeyen Obama'nın kötü
mirasını ortadan kaldırabilir mi?
Hatırlayacaksınız, Obama 2009'da Kahire ve Ankara'da yaptığı
empatisi yüksek konuşmalarla "hepimizin İbrahim'in çocukları"
olduğumuzu söyleyerek Ortadoğu'nun barış hayallerine hitap etmişti.
İcraatı ise, Arap isyanlarının boğulmasına seyirci kalmak ve
Suriye- Irak iç savaşlarının mezhep çatışmasına dönüşmesine katkıda
bulunmak oldu.
Obama'nın idealizmi "ABD bütçesini ve kanını akıtmama"
pahasına İbrahim'in Müslüman çocuklarının canlarını
kaybettiği bir cehennem ile sonuçlandı.
Ortadoğu'yu kendi haline de bırakmadı... İran, Şii milisler ve PKK-
PYD gibi grupların güç kazanacağı şekilde bölgeye müdahil oldu.
Yani ABD'nin müttefiklerinden ziyade hasımları yeni fırsatlar
yakaladı.
Şimdi Müslüman karşıtı açıklamalar yapan ve "radikal İslam"
tehlikesinden bahseden Trump ile karşı karşıyayız. Yine Trump'ın
güvenlik ve istihbarat başdanışmanı emekli Korgeneral Michael
Flynn'in seçim günü yayımlanan makalesinden anladığımız ABD yeni
dönemde "Sünni" ve "Şii radikalizmi" arasında ayrım yapmayacak.
Her ikisini de uluslararası terörizmin kaynağı olarak
değerlendirecek. Ve İsrail ve Suudi Arabistan'ı rahatlatacak
şekilde İran baskı altında tutulacak.
Türkiye açısından bakıldığında ise Trump ile ikili ilişkilerde yeni
bir döneme geçme fırsatı oluştu. Flynn'in makalesinde Üsame bin
Ladin benzetmesi ile vurgulanan "müttefikimizTürkiye'nin Gülen
konusundaki perspektifini anlamalıyız" mesajı olumlu...