Cin şişeden çıktı... Alman Şansölye adayları Merkel ve Schulz,
seçim dönemi "popülizmine" yenilerek Türkiye'nin AB üyelik
müzakerelerinin "geleceği" tartışmasını başlattılar.
Ekimdeki liderler zirvesinde konu masaya yatırılacak.
Daha önce Avusturyalı siyasetçilerin dillendirdiği bir konu artık
AB'nin patronu konumundaki Almanya'nın sıcak gündeminde.
Niyetin, "AB kapısını Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kapattırmak" olduğunu
yazmıştım. Ve bu tartışmanın asıl amacının 2019 seçimlerine
giderken Türk halkına yönelik "Erdoğan'ı seçmeyin" kampanyası
olduğunu da belirtmiştim.
Elbette, usta siyasetçi Erdoğan, bu niyetlerin farkında...
Erdoğan, "hayal kırıklıklarına" rağmen, Türkiye'nin AB üyeliğini
"stratejik bir tercih" olarak gördüğünü tekrarladı. Ve ilişkilerde
kararı vermesi gerekenin AB olduğuna dikkat çekti:
"Türkiye'nin AB ile mevcut ilişkisine tahammül edemiyorsanız çıkın
bunu mertçe söyleyin ve gereğini yapın. Bu mertliği göstermek
yerine AB'yi Türkiye ile tam üyelik müzakerelerini bitirmeye
zorlamak ikiyüzlülüktür; siyasi ahlaksızlıktır." Böylece, Erdoğan,
topu karşı sahaya atmakla kalmadı;
Almanya ile yaşanacak uzun metrajlı "sinir harbine" hazır olduğunu
da gösterdi.
Alman siyasetçilerin "Birlik kararı" olmayan yeni "Türkiye
politikasına" ise tepkiler gecikmedi.
AB başkentlerinden, Türkiye ile ilişkilerin "stratejik" öneminin
seçim dönemine kurban edilmemesi gerektiğini hatırlatan sesler
yükseldi.
Önce AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi
Mogherini, "Bazen Türkiye'nin stratejik olarak bizim için önemli
olan bölgede, Ortadoğu'da ve Akdeniz'de kilit bir oyuncu olduğunu
unutma eğilimindeyiz" uyarısında bulundu.
Sonra, Estonya ve Finlandiya yetkilileri, Türkiye ile müzakerelerin
kesilmesine taraftar olmadıklarını açıkladı. Ve Fransa
Cumhurbaşkanı Macron da göç ve terör tehdidini karşılamada "hayati
ortak" olan Türkiye ile ilişkilerin kopmasına "karşı" olduğunu
söyledi.
Merkel ve Schulz'un açtığı tartışma sadece Türkiye'nin AB
macerasının geleceği ile alakalı değil.
Aynı zamanda Brexit kararı sonrası yeni AB mimarisinin geleceği ve
patronajı ile ilgili. Yani, bir ucunda Birleşik Krallığın ayrılması
diğer ucunda Türkiye'nin üyelik müzakerelerinin kaderi olan bir AB
tartışması başladı.
Soru çok zor: Hangi Avrupa? "Birlik Avrupası" mı, "Schengen
Avrupası" mı, "Avro Avrupası" mı, "Gümrük Birliği Avrupası" mı,
"NATO Avrupası" mı?
Almanya-Fransa liderliğinde Batı Avrupa çekirdekli halkalar
Avrupası mı? Bu tartışma daha çok su götürür...