24 Haziran seçimlerinin kampanyası her gün yeni polemik, vaat ve
icraat fırtınası ile renkleniyor.
Gün geçmiyor ki iktidar yeni bir büyük yatırımın açılışını ya da
temel atma törenini yapmasın. Farklı bir kesime yeni imkân alanı
açmasın. Muhalefet adayları da, İnce başta olmak üzere,
Cumhurbaşkanı Erdoğan hak- kında yalana varan polemiklerde
bulunmasın.
Bu polemikler FETÖ ile mücadeleden kıraathanelere kadar uzanıyor.
İnce ve Akşener'in "ben daha fazlasını vereceğim" edasıyla
yürüttüğü popülizm 1991 seçimlerindeki popülizm seviyesine varmak
üzere.
Seçimlerin Türkiye'nin geleceği açısından öneminin farkında olan
adaylar heybelerindekini sonuna kadar kullanmaya çabalıyor. Hatta
CHP Genel Başkanı seçmenlerin vicdanına seslenirken kendini
tutamıyor, baskıcı bir dile başvuruyor. İktidarın emeklilere
yaptığı zammı "ben savundum, benim sayemde aldınız, bu yüzden
CHP'ye oy vermek zorundasınız" argümanına sarılıyor.
Hep bir ağızdan Erdoğan'ın ve AK Parti'nin "yorgun, heyecansız" olduğu ve bu sebeple kaybedeceği iddiasını dillendiriyorlar. Seçmende "dip bir dalganın" olduğu ve bunun AK Parti'yi vuracağını öne sürüyorlar.
Batı medyası da Erdoğan'ı "düşüşte" gösteriyor. Seçimlerde "zorda olduğu" yönünde argümanları yansıtıyor. 2014'te verdiği "terleyen cumhurbaşkanı olacağım" sözünü inanılmaz bir çabayla yerine getiren bir lidere "yorgunluk" atfetmek elbette gerçeklikle bağdaşmıyor.
Enerjiden savunma sektörüne kadar her alanda mega projeleri tamamlayan ve yenilerini kamuoyu ile paylaşan Erdoğan'a "performans" eleştirisi yapma nafile bir çaba. Tutmayacak, çalışmayacak bir söylem. Asıl mesele başka bir yerde. Ve muhalefetin üzerinde birleştiği "yorgunluk" polemikleri 24 Haziran seçimlerinin ana gündemini örtemez. *** Bu seçimlerde cumhurbaşkanlığı sistemini kurumsallaştırarak Türkiye'yi kimin geleceğe taşıyabileceğini oylayacağız. Küresel ve bölgesel belirsizliklerin, çatışmaların ortasında olan Türkiye'nin meydan okumalarını kimin taşıyabileceğine karar vereceğiz.
Hangi adayın ülkemizi bir üst lige götürebileceğini netleştireceğiz. Erdoğan'ın on altı yıllık başarılı kalkınma hamlesini bir kenara bırakalım. Sadece Türkiye'nin gelen yeni dünyadaki rolüne ve terörle mücadelesine göz atalım.
Bu seçimlerde asıl dip dalga şu sorulara verilen cevapta yatıyor: FETÖ ile mücadeleyi kim yapabilir? 15 Temmuz gecesi milletimizi sokaklara çıkararak şanlı bir direniş destanı yazdırabilen Erdoğan mı?
Yoksa "Amerika'dan telefon geldi, Gülen usulüne uygun istenmemiş" polemiğine sarılan aday mı? Büyük güçlerin rekabet alanı halindeki Suriye ve Irak'ta "PKK terör koridorunu" kim ortadan kaldırabilir?
Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı operasyonlarından sonra Kandil'e bayrak dikme hedefine yürüyen bir aday mı? Kandil'de PKK'nın olmadığını söyleyenler mi? Uluslararası sistemdeki yeni güç mücadelesinin aktörlerini bilen bir lider mi? Yoksa seçildiğinde dış politikayı bir kenara bırakarak, ülkeyi hangi sistemle yöneteceğini koalisyon ortaklarıyla tartışacak bir aday mı?
24 Haziran seçimlerinin "dip dalgası" Türkiye'yi geleceğe kimin taşıyabileceği sorusuna verilen cevap olacak.
Not: Mübarek Ramazan Bayramınızı tebrik eder, milletimiz ve İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını temenni ederim.