Bölgemizin kısa vadedeki geleceği Halep'in kaderiyle
belirlenecek. Münih Güvenlik Konferansı'nda 17 ülke yetkilileri
ertelenen Cenevre görüşmelerini tekrardan başlatmayı görüşürken
Halep yoğun saldırı altında.
Muhaliflerin elindeki alanları minimize etme amacını hızla
gerçekleştiren Rus-Esed-İran-PYD ittifakının bombardımanlarına ve
katliamına ABD de seyirci durumda.
Rusya, muhalifleri tasfiye hedefine engel olunmaması için elini
iyice yükseltti. Rusya Başbakanı Medvedev, Münih görüşmeleri için
gittiği Almanya'da Körfez ülkelerinin Suriye'ye kara birlikleri
göndermesinin bölgeyi "dünya savaşına" taşıyabileceği mesajını
verdi. Ayrıca, Rusya liderliğinde kurulan Kolektif Güvenlik
Anlaşması Örgütü de Suriye'nin örgüte üyelik talebinde bulunduğu
takdirde bunu değerlendireceklerini açıklayarak Esed rejimini iyice
koruma altına almaya niyetleniyor.
Bu "dünya savaşı" tehdidi kimlere yönelik? ABD ile Rusya'nın Suriye
konusunda vardıkları örtük anlaşma her geçen gün aşikâr olduğuna
göre tehdidin ilk hedefi Türkiye ve Suudi Arabistan'ın muhaliflerle
ilgili desteklerini artırmasını engellemek. Ve Suud-Türkiye
girişimiyle gerçekleşebilecek bir kara müdahalesi ve güvenli bölge
kurulması ihtimalinin önünü tümüyle kesmek.
Tehdidin ikinci hedefi ABD ve NATO'yu mevcut pasif konumlarında
tutmak. ABD'nin muhaliflerin tasfiyesine göz yumduğu gibi Türkiye
ve S. Arabistan'ın da Suriye masasında ikincil aktörler haline
getirilmesini kabullenmesi isteniyor.
Dahası, Türkiye'nin NATO baskısı ile "bir maceradan" uzak tutulması
arzulanıyor. Sınırda bir oldu-bittiyle çıkacak çatışmada-
operasyonda NATO'nun Türkiye'nin yanında olmayacağının kuvvetle
ihsas edilmesi bekleniyor. Elbette, NATO şemsiyesinin sadece
Türkiye'ye saldırı olduğunda devreye girebileceği hatırlatması
yapılarak.
Bütün bu gelişmelerin temel gayesi Türkiye ile muhalifler
arasındaki organik destek yollarını bütünüyle kapatmak. Bu yüzden
PYD, Fırat'ın batısına ABD desteği olmadan geçmeyeceğini söylese de
bu açıklamaya güvenilemez. Fırsat bulduklarında Türkiye'nin tüm
Suriye sınırı Esed-PYD tarafından kontrol edilir hale getirilecek.
Bu da Türkiye'yi 3-4 milyonluk Suriyeli mülteci ile içeriye
hapsetmek demek.
Bunlar yetmezmiş gibi Halep'in düşmesi ile oluşacak mülteci
akınının Avrupa'ya varmasını engellemek için NATO, sınırları
korumak adı altında Ege'de devrede. Bu bir yönüyle, Avrupa'nın
mülteci krizini Türkiye ile birlikte yönetmesinin enstrümanı. Ancak
diğer yönüyle Suriye'de Türkiye'nin mülteciler üzerinden Suriye
krizinin yükünü Avrupa'ya ve dünyaya paylaşıma açmasını önlemeye
matuf yanlar taşıyor.
Sünni Arapları temsil eden grupları yenilgiyi kabul ederek
Cenevre-3 masasında yok mesabesine getiren ABD-Rusya ikilisi
bölgeyi büyük bir krize hazırlıyorlar. Sadece Suriye'deki muhalif
grupların ellerindeki şehirleri alarak onları gerilla savaşına ya
da el-Kaide türü oluşumlara zorlamıyorlar. Aynı zamanda bölgedeki
çözülen ulus -devletleri aşiret, mezhep ya da etnik gruplar gibi
devlet-altı aktörlerin karmaşasına sürüklüyorlar.
Rus-Esed-İran-PYD ittifakının milyonları sürerek Suriye'nin
demografisini değiştirmesi bir çözüm oluşturmayacak. Cenevre-3'de
nasıl bir anlaşma dayatılırsa dayatılsın Sünnilerin katılımı
olmadan Suriye'de çalışacak bir devlet mekanizması üretilemez.
Ayrıca, Türkiye'yi düşman Esed-PYD çemberine alarak Suriyeli
mültecilerle içe hapsetmek de mümkün değil.