Tahran'da bugün çok kritik bir üçlü zirve gerçekleşiyor. Erdoğan, Putin ve Ruhani hem İdlib'in hem de İdlib sonrası Suriye'nin geleceğini belirleyecek önemli müzakerelerde bulunuyorlar.
İdlib üzerinde bir uzlaşmaya varılabilmesi ya da varılamaması Astana sürecinin kaderini de belirleyecek.
Zira İdlib, tasfiye edilen muhaliflerin toplandığı ancak HTŞ gibi radikal unsurlardan arındırılamayan son bölge. Yani Doğu Guta, Humus, Dera ve Kuneytra'dan sonra muhaliflerin toplandığı son kale.
2015'ten beri rejimin kontrolü dışında olan İdlib, 3 milyonu aşkın nüfusu barındırıyor.
Bunun 1 milyonu aşkın kısmı İdlib dışından gelen mülteciler. Bölgede 90 bin silahlı savaşçı olduğu tahmin ediliyor.
Suriye iç savaşının tüm karmaşıklığını taşıyan bölgeye kapsamlı operasyon yapılması durumunda "felaket" yaşanabilir. Zira gidilecek başka yer kalmadı, son bölge İdlib idi. BM, ABD, Avrupa ve Türkiye olası insani dramla ilgili uyarılarda bulunuyor.
ABD ve Fransa, kimyasal silah kullanımı halinde müdahale edeceklerini söylüyor.
Ancak Rusya- İran- Esed rejimi operasyon konusunda kararlı görünüyor. Müzakerelerle HTŞ ve diğer muhalifler ayrıştırılamazsa bölgedeki silahlı gruplar da Esed güçleriyle kanlı bir çatışmaya hazır.
İdlib, Türkiye (12 adet), Rusya (9 adet) ve İran'ın (7 adet) gözlem noktaları ile korunan bir çatışmasızlık bölgesiydi. Ancak Rusya ve Rejim, Hmeymim Üssü'ne yapılan saldırıları bahane ederek geniş bir katliama hazırlanıyor.
ABD'nin, kimyasal silah kullanılması haricinde, İdlib'e müdahil olması beklenmiyor.
Avrupa da sayıları en az 700 bin ya da 1 milyon olması beklenen yeni göçmen akımı için kaygılı. HTŞ ve Türkistan İslam Partisi gibi radikal grupların tasfiye edilmesi yönünde bir uzlaşma varsa da Türkiye bunun müzakerelerle yapılmasını istiyor.
Rusya da bu hedefin şimdiye kadar gerçekleştirilmemesinden şikâyetçi. Ve Türkiye'nin kendisine muzahir muhalif gruplarla sınır hattında bir tampon bölgeye geri çekilmesini istiyor. İnsani dramı ve ılımlı grupların HTŞ ile birlikte savaşmasını önemsemiyor.
Ilımlı muhaliflerin de "terörist" denilerek vurulmasının iç savaşı yeni bir aşamaya taşımasını göz ardı ediyor. Ellerinde toprak kalmayan bu silahlı grupların gerilla savaşına ya da daha kötüsü, intihar saldırıları yapacak hale gelmelerini sorun etmiyor.
Türkiye kapsamlı operasyon halinde, sivillerin ölümü, mülteci akını, HTŞ militanlarının saldırması ve YPG'nin Afrin'e dönmesi gibi ciddi sorunları anlatarak Rusya ile bir çözüm bulmaya çalışıyor. Bu yüzden bugünkü üçlü zirvede İdlib hakkında nasıl bir uzlaşma üretileceği önemli.
İdlib'in kaderinde uzlaşılamazsa ABD'nin YPG kontrolündeki bölgeler dışında manevra alanı açılabilir. Suriye'den askerlerini çekme fikrini terk eden Washington, yeni bir politikaya geçti. Özel temsilci J. Jeffrey'in bölgede ve Ankara'daki temasları Suriye'nin geleceği konusunda ABD'nin daha etkili olma isteğinin göstergesi.
Şurası net, İdlib sonrasında büyük güçlerin (Rusya, ABD, İran ve Türkiye) kontrolü altında olmayan bir çatışma bölgesi kalmayacak.
Yani Suriye iç savaşındaki denklemin son düzlüğüne geçilecek. Türkiye kontrolündeki Azez- Cerablus ve Afrin bölgelerinin durumu ile ABD korumasındaki SDF- YPG bölgeleri tartışmanın odağına oturacak. Yeni pazarlıkların ve pozisyonların önü açılacak.
İdlib'de Türkiye ile uzlaşabilen Rusya, bu yeni sürece daha güçlü girebilir.
Eğer Rusya, muhalifleri de HTŞ gibi yok etmeye yönelirse Suriye'de siyasi geçiş süreci büyük zarar görür. Sürecin bir aktörü olan ılımlı muhalefetin tasfiyesi Sünni Arapları temsilcisiz bırakır. Astana Süreci biterken, Türkiye ve ABD'nin Suriye politikalarında yeni bir yakınlaşma gerçekleşebilir.
Rusya, Türkiye ve İran'ın HTŞ'yi hedef alan "sınırlı bir operasyonda" uzlaşmaları ve muhalifleri ayıracak bir formül bulmaları halinde Astana Süreci daha da güçlenecek.
Bugünkü zirveden çıkacak İdlib sonucu, İdlib sonrası dengeleri değiştirecek önemde.