Bugünlerde Abdullah Öcalan ismi herkesin dilinde. Hemen herkes Öcalan'ın "devreye girmesi gerektiğinden" dem vuruyor. "Öcalan devreye girsin, çatışma dursun, çözüm süreci devam etsin!" Beklenti bu. PKK'nın yol kazasını, hesap hatasını düzeltmek için aranan sihirli formülün adı; Öcalan. Öyle ki medyada Öcalan'ın PKK ve HDP'ye, çatışmayı engelleyemedikleri için "kızgın" olduğu dedikoduları dolanıyor.
***
Türkiye siyasetinin krizlerini ve genişleme anlarından hem ulusal
hem de bölgesel düzeyde istifade etmeyi bilenlerin başında Kürt
silahlı milliyetçiliğinin "sembol" ismi Öcalan gelir. Uzun süren
silahlı mücadelenin ardından Suriye'den çıkmak zorunda kalsa ve
Kenya'da devlete teslim edilse de kendisini her daim Kürt
milliyetçi siyasetinin merkezinde tutmayı becerdi.
Üç husustaki etkinliği sayesinde... İlki, her değişen
konjonktürde PKK'nın ideolojik dönüşümünün dilini Öcalan üretti.
Öcalan, 1970'lerin ikinci yarısında Marksist ideolojiyle şekillenen
örgütü 1990'larda dini söylemi de içselleştirmeye yöneltti.
2010'larda çözüm sürecine katkı sağlayacağını düşündüğü "medeniyet"
söylemini, PKK üst düzey yönetimi uygun bulmasa da, kullanmaktan
kaçınmadı.
Bütün bu söylem değişimlerine rağmen Kürt milliyetçiliğinin söylem
teması "demokrasi" olageldi. PKK desteğindeki bütün siyasi
partiler, isimleri de dahil, "demokrasi" iddiası etrafında
oluşturuldu. Bir terör örgütünün demokrasiyi bu kadar yüceltmesinin
çelişkileri de pek az sorgulandı. Üstelik örgüt içi infazların en
yüksek olduğu bir yapı için...