Türkiye'nin Kudüs krizindeki liderliği ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın SudanÇad- Tunus seyahati Ortadoğu'da eski bir ideolojik tartışmanın canlandırılması ile karşılandı. BAE siyasetçileri ve Suud medyası Türkiye eleştirilerini "Osmanlı sömürgeci geçmişi" iddiasını hatırlatarak devam ettiriyor.
Medine'yi savunan Fahrettin Paşa ile başlatılan polemik "Arap ve Türk ayrıştırması" ya da "Ankara-Tahran aynılaştırılması" çabası ile sürdürülüyor. Erdoğan'ın Arap halkları nezdindeki popülaritesi "yeni Osmanlılık" suçlaması ile zayıflatılmaya çalışılıyor.
Yine Ankara'nın "eşit ilişkiler" ve "birlikte kalkınma" temelinde Afrika'ya yaptığı açılımı "yeni bir tür emperyalizm" olarak resmediliyor. Sözgelimi Sudan'ın Savakin adasının Türkiye'ye tahsisini aynı medya, Ankara'nın Mısır ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin "ulusal güvenliğini tehdit etmesi" şeklinde okudu. Türkiye'nin Afrika ülkeleriyle savunma ve güvenlik konularında işbirliği arayışının "askeri yayılmacılık" olarak görülmesi anlamlı değil. Zira dünyamız ama en çok da bölgemiz yeni bir konjonktüre geçti.