Her yeni siyasi durum, değişimi içerdiği kadar eskinin
alışkanlıklarını da bünyesinde taşır. 15 Temmuz sonrası siyaset
kurumunun yeni bir ortama girdiğini söylüyoruz.
Milletin iradesinin tecellisi olarak kutuplaşmanın yerini uzlaşma
ve işbirliği ortamının almakta olduğunu vurguluyoruz. Ancak siyasi
aktörler rekabet ile uzlaşmayı sentezleyen bir yolda yürümek
zorundalar.
Darbe girişimi ortamında kutuplaşmanın "sembol siyasetine" ara
veren iktidar- muhalefet rekabeti yeniden ortaya çıkıyor.
Elbette yeni bir formatla, yeni imkân ve zorluklar eşliğinde...
Somut örnekler emniyette başörtüsünün serbest bırakılması ve adli
yıl açılış töreni oldu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu adli yıl açılış töreninin Beştepe
Külliyesi'nde yapılmasına "kuvvetler ayrılığını" ve "yargı
bağımsızlığını" ihlal ettiği gerekçesiyle karşı çıktı ve toplantıya
katılmadı. Bu gerekçeyle yetinmedi.
Külliye'nin "kaçaklığını" gündeme getirerek kutuplaştırıcı sembol
siyasetine devam sinyalleri de verdi.
Dahası, CHP sözcüsü Böke, MHP Genel Başkanı Bahçeli'yi "Erdoğan
rejimine" omuz vermekle suçladı ve "isterse kendi parti kongresini,
sarayın bahçesinde" yapabileceğini söyledi. Bu eleştiriye MHP Genel
Başkan Yardımcısı Yalçın'ın cevabı sertti: "demek ki CHP Yenikapı
mitingine katılırken samimiyetsizdi" ve "CHP ya HDP ağzını terk
etsin ya da açıklamalarını Kandil'den yapsın." Cumhurbaşkanı
Erdoğan ise konuya oldukça yumuşak yaklaştı: "Dostlarımızdan
Yenikapı ruhuna uygun bir şekilde hareket etmelerini bekliyorum."
"Erdoğan rejimi" suçlaması CHP'nin bir muhalefet alanı olarak
"Erdoğan karşıtlığı sermayesini" diri tutma çabası.