ANALİZ
Gerilim yoksa AKP de yok.
İktidar sürekli bir düşman bulmak ve savaşmak
zorunda.
Bu düşman bazen hayali bile
olabilir.
Ama mutlaka olacak.
Erdoğan ve ekibi 16 yıldır
iktidarda.
Bu iktidarı ayakta tutabilmek için hep
gerginlik politikası uyguladı.
Toplum sürekli bir kutuplaşma içinde tutuldu.
Muhalefet bir fikir üretmek yerine sürekli
savunmaya itildi.
Her savunmadan yeni polemikler ve
gerginlikler üretildi.
Ülkeye adeta nefes alma fırsatı bile
verilmedi.
Üstelik bu iktidar çok güçlü.
Bu tür politikalara ihtiyacı olmadığı bile
düşünülebilir.
Hele tek adamlık rejimi başladığından bu yana
AKP’nin “hukuki bir kaygısı” da kalmadı.
Yargı tamamen sarayın
kontrolünde, anayasa ve yasalara
uymamanın bir bedeli hesapta var ama bu
yargıyla olması mümkün değil.
Ancak bu kadar güç bile yetmiyor
AKP ve Erdoğan’a.
Seçimleri kazanmanın rahatlığı ile çok kısa bir
süre, gerginlik politikası yerine yeni
siyasi stratejiler sunmaya çalıştılar.
Ancak baktılar ki olmuyor, gerginlik politikası
yeniden devreye girdi.
Erdoğan şuna inanıyor; Toplumda ayrım
keskinleştikçe sarayın gücü artıyor.
Dini istismar etmek, Cumhuriyet’le hesaplaşmak,
Atatürk’e dil uzatmak toplumun önemli bir
bölümünde öfke yaratsa da, iktidar
gücü hep baskın çıkıyor.
Bunu bildiği için de bu istismarların tamamını
sürekli yapmaktan ve toplumu
germekten hiç çekinmiyor.
Çünkü temel gıda bu.
Muhalefet gerginlik ortamından kendini kurtaracak
formülleri üretemediği için bu
sarmalın içinde kaybolup
gidiyor.
Şurası kesin ki artık Erdoğan için ülkeyi
yönetmek değil birinci amaç.
Erdoğan’ın ilk ve bana göre tek
amacı “iktidarda kalabilmek.”
Bunu
sağlamak için hiçbir
“fedakarlıktan!” kaçınmayacağını söylemek yanlış
olmaz.
Erdoğan iktidarı, her geçen gün ortamı daha da
gerginleştirerek, içeride ve dışarıda ama
gerçek ama hayali düşmanlarla
sürekli savaşacaktır.
Dileğim bu savaşın sonunda ülke olarak
duvara çarpmamamızdır.
FIKRA GİBİ