ANALİZ Şimdiki gençler bilir mi bilmiyorum “İfrat-tefrit” diye bir şey vardır. Bir konudaki en uç noktalar anlamına gelir. İfrat en ileri karşıtı tefrit ise en geri demek gibidir. Başbakanın Londra'da yaptığı bazı açıklamalar bana “ifrat-tefrit” deyimini hatırlattı. Yıldırım Amerika'nın PYD'ye ağır silah yardımı yapmasını eleştirirken “Bu, IŞİD'in yok edilmesine yardımcı olmaz. Aksine daha fazla sorun ortaya çıkartır. Bunun ABD tarafından da anlaşıldığını düşünüyorum. Bana, bunun bir tercih değil, kısa vadeli bir gereksinim olduğunu söylediler. Rakka'da IŞİD'i yendikten sonra YPG ile işlerinin biteceğini belirttiler. Bekleyip, göreceğiz” dedi ve en önemli cümlesini söyledi; “Amerika ile savaşacak halimiz yok.” Amerika ile ciddi bir kriz yaşadığımız ortada. En azından “dost ve müttefik” olarak adlandırdığımız Amerika Türkiye'nin “terörist” ilan ettiği PYD'nin yanında durarak aramızdaki bütün güveni sarstı. Hal böyle olunca gözler doğal olarak iktidara çevriliyor. Çünkü bu durumda bir şey yapması gerekiyor. Ama belli ki iktidar da ne yapacağını bilmediği için en uç söylemi dile getirerek toplumun tepkisini azaltmaya çalışıyor. Şunu bilmemiz gerek; Türkiye'ye yönelik düşmanca bir tutumun tek karşılığı yoktur. “Savaşacak mıyız yani?” sorusu aslında “Çaresiz kaldık, üzerimize gelmeyen işte, durun bakalım belki bir şeyler olur” demekten başka bir şey değildir. Çünkü bu iktidar 15 yılın verdiği güçle müthiş bir kibire kavuşmuş durumda. Cumhurbaşkanı her türlü eleştiriye “Size soracak değiliz herhalde, siz kendi işinize bakın” tavrıyla cevap veriyor. Bu ülkenin demokratik bir hukuk devleti olduğunu unutuyor. Türkiye'nin her yerinden halk tarafından seçilmiş bir Meclis'e sahip olduğunu hatırlamıyor. Bir ülkenin hayati konularının bu Meclis'te tartışılmasının, her türlü eleştiri, uyarı ve öneriyi dinleyerek ortak bir tavır alınması gerektiğinin önemini bilmiyor. Böyle olunca da korkunç bir megalomani ile “Biz her şeyi biliriz, her şeyi iyi yaparız” yanlışına düşüyor. Erdoğan Amerika'da Trump'la yapacağı görüşmede “nokta koyacağını” söylüyor. Bu noktanın ne olduğunu kimse bilmiyor. Amerika'ya boyun mu eğilecek, kırmızı çizgilerimiz mi silinecek, hiç bilmediğimiz ve öğrendiğimizde çok geç olacak bazı tavizler mi verilecek, bunlar merak konusu. Ama bildiğimiz bir şey var. Amerika ile yapılacak görüşmelerin ayrıntılarını hemen öğrenemeyeceğiz. Buna karşı adeta esir alınmış medya marifeti ile “sorunun çözüldüğünü” hatta “bir zafer kazanıldığını” bile sanacağız.