Can Ataklı Sözcü Gazetesi

Bahçeli seçim gecesi yeni seçim isteyecek

ANALİZ İktidar cephesinden garip sesler yükseliyor. Bir kere nefret söylemi artık had safhada. Erdoğan neredeyse günün 24 saati konuşuyor ve bütün konuşmalarını beş altı cümlede özetlemek mümkün...

05 Mart 2019 | 8.803 okunma

ANALİZ

İktidar cephesinden garip sesler yükseliyor.
Bir kere nefret söylemi artık had safhada.
Erdoğan neredeyse günün 24 saati konuşuyor ve bütün konuşmalarını beş altı cümlede özetlemek mümkün artık.
Bunlar; Zillet İttifakı
CHP eşittir PKK.
Bunlar Kandil’den talimat alıyor.
Zillet İttifakı’nı Pensilvanya yönetiyor.
Bunlar hain.
Bunlar terörist.
Bunlar şerefsiz.
Sayın sayabildiğiniz kadar artık.
Erdoğan çevresi ve emrindekiler de aynı yolda yürüyorlar.
Din istismarı sabırları taşıracak seviyede.
Artık iyice şaşırdılar; “AKP’ye oy verenlerin cennete gideceğini” bile söylemekten çekinmiyorlar.
Anlayın artık gözleri nasıl kararmış.
Bütün bunlar ne uğruna?
İktidarı korumak için.
Yani ciddi bir “beka sorunu” yaşanıyor belli ki.
İktidarın bir de MHP kanadı var.
Orası daha sakin.
Zaten pek çok yerde seçime hiç girmiyorlar.
Bazı yerlerde ise AKP yerine MHP sürülüyor sahaya.
MHP’nin Başkanı son günlerde biraz telaşlı.
“Meşruiyet” lafını söyledi 10 gün kadar önce ama kamuoyunda etkisi fazla olmadı.
Ancak biraz dikkatli olanlar anlıyor ki, 31 Mart seçimlerinden sonra eğer bir şeyler yapılması gerekiyorsa görev yine Bahçeli’ye verilecek.
Bahçeli, meşruiyet tartışması açılmaması için AKP- MHP ittifakının yüzde 50’yi geçmesi gerektiğini söylüyor.
Peki oran bunun altında kalırsa ne olacak?
Gözlediğim kadarıyla işte o zaman Bahçeli tekrar sahne alacak ve “İttifakımızın güvenoyuna ihtiyacı vardır, Türkiye bu seçim sonuçlarını siyasi olarak taşıyamaz, Cumhurbaşkanı, Meclis’i feshetsin ve yeniden seçime gidelim” diyecek.
Bu kadar kesin mi?
Elbette değil.
Bu benim gözlemim.
Şunu söyleyebilirim maddeler halinde:
Birincisi; Erdoğan seçimi kaybetmeyi göze alamaz. Bunun için her türlü düzenlemeyi seçimden önce yapacaktır.
İkincisi; Eğer kazanamayacağını kesin görürse seçimi yapmama ihtimali hâlâ güçlü bir alternatif olarak durmaktadır.
Üçüncüsü; MHP ile ittifak oyları yüzde 50’nin biraz altında kalırsa (yüzde 45-49 arası), yerel seçimlerde bu kadar düşmenin mümkün olduğunu söyleyecektir.
Dördüncüsü; Oylar bütün hazırlıklara rağmen yüzde 45’in altına düşerse meşruiyet tartışması kaçınılmaz olacaktır. Erdoğan, Bahçeli’nin sözünü dinleyerek hemen bir seçime gidebilir. Tıpkı 7 Haziran’dan sonra 1 Kasım’a giden yoldaki yöntemleri uygulayarak bu kez daha güçlenmiş olarak seçimi kazanmayı planlayabilir.
Beşincisi; İlk dört ihtimal halinde, toplumdaki gerginlik bir parça azalmış olacaktır. Tehlikeli olan kazansa da kaybetse de yola daha sertleşerek, doludizgin devam etmesidir.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Bazı şeyler vardır; “bir kere oldu bir daha olmaz” diye görmezden gelirsiniz belki.
Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı sıfatıyla halka hediye paketleri atması buna bir örnek.
“Bir kere yaptı belki artık yapmaz” diye geçirebilirsiniz içinizden.
Çünkü bir siyasetçi, bir devlet adamı, kalabalıklara ancak çiçek atabilir, avanta paket atamaz, yakışık almaz çünkü.
Ama ne fayda.
Erdoğan, hızla giden otobüsün penceresinden dışarı paketler fırlatıyor.
Otobüsün yanında koşan vatandaşlar birbirlerini ezerek bu paketleri kapışmaya çalışıyor.
Ya da Erdoğan konuşma yaptığı kürsüden millete paketler fırlatıyor.
Tıpkı İstanbul’daki vapurlardan martılara simit atılması gibi bir manzara oluşuyor.
Erdoğan havaya doğru paket fırlatıyor. Millet, martılar gibi o pakete pike yapıyor.
Bu arada ezilenler, canı yananlar falan, hiç fark etmiyor.
Bu görüntüler ilkelliktir.
Türkiye’ye asla yakışmayan manzaralardır.
Bir cumhurbaşkanı yerini bilmelidir.
Parti başkanı olması, propaganda dönemini yaşamamız, onun Cumhurbaşkanlığı sıfatını bir kenara bırakmasına neden olamaz.
Tabii bu paket atışlarının yarattığı manzara bir de Türk Milleti’nin gururunu nasıl yok ettiğinin bir göstergesi olarak da insanın yüreğini sızlatıyor.
Bu millet böyle bir millet miydi?
Üç kuruşluk çay paketi için birbirini acımasızca ezecek karakterde miydi?
Deli sorular bunlar ama içimi acıtıyor.

ŞAŞIRDIM

Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki “cemaat operasyonlarını” artık kanıksadık gibi geliyor bana.
15 Temmuz gecesinin üzerinden 2.5 yıl geçti operasyonlar hâlâ sürüyor.
Gazeteler sayfalarında yer bile vermiyor artık.
İnternet haber siteleri bu tür haberleri bir iki saatliğine ekranda tutmasa hiç bilmeyeceğiz yani.
Ama bana göre burada asıl önemli olan ordumuzun içine düşürüldüğü vahim durum.
Yakala yakala, bitmiyor cemaatçiler.
Her gün yurdun dört bir yanından “Şu kadar FETÖ’cü subay/astsubay gözaltına alındı” haberleri geliyor.
Orduyu ne hale getirmişler böyle?
Hiç mi görmemişler bu cemaat bu kadar yuvalanırken?
Benim anladığım aslında her şey biliniyormuş.
Sadece ses çıkarılmamış çünkü ne kadar pis ve kirli iş varsa bunlara yaptırılmış.
Şimdi temizlemeye çalışıyorlar ama muhtemelen kontrol kaçtığı için 2.5 yıldır bir türlü dibini bulamıyorlar.
İşin kötüsü, bütün bunlara göz yumduğu anlaşılan diğer komutanlar sanki hiçbir şey olmamış gibi yerlerinde oturuyorlar.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Yunan Cumhurbaşkanı’nın Eşek Adası’na gitmesi, kimi tahrik ediyor? 01 Temmuz 2020 | 3.206 Okunma Toplumsal tepki balonu patladı 30 Haziran 2020 | 3.025 Okunma Şimdi AKP de mi “terör örgütü yandaşı” oldu? 29 Haziran 2020 | 6.219 Okunma Yeni bir kumpas ifşaatı 26 Haziran 2020 | 4.163 Okunma Bu nasıl bir oyundur? 25 Haziran 2020 | 3.700 Okunma