ANALİZ
İktidar cephesinden garip sesler
yükseliyor.
Bir kere nefret söylemi artık had safhada.
Erdoğan neredeyse günün 24 saati konuşuyor ve
bütün konuşmalarını beş altı cümlede özetlemek
mümkün artık.
Bunlar; Zillet İttifakı
CHP eşittir
PKK.
Bunlar Kandil’den talimat
alıyor.
Zillet İttifakı’nı Pensilvanya
yönetiyor.
Bunlar hain.
Bunlar terörist.
Bunlar
şerefsiz.
Sayın sayabildiğiniz kadar artık.
Erdoğan çevresi ve emrindekiler de aynı yolda
yürüyorlar.
Din istismarı sabırları taşıracak seviyede.
Artık iyice şaşırdılar; “AKP’ye oy verenlerin cennete
gideceğini” bile söylemekten çekinmiyorlar.
Anlayın artık gözleri nasıl kararmış.
Bütün bunlar ne uğruna?
İktidarı korumak için.
Yani ciddi bir “beka sorunu” yaşanıyor belli
ki.
İktidarın bir de MHP kanadı var.
Orası daha sakin.
Zaten pek çok yerde seçime hiç girmiyorlar.
Bazı yerlerde ise AKP yerine MHP sürülüyor
sahaya.
MHP’nin Başkanı son günlerde biraz telaşlı.
“Meşruiyet” lafını söyledi 10 gün
kadar önce ama kamuoyunda etkisi fazla olmadı.
Ancak biraz dikkatli olanlar anlıyor ki, 31 Mart seçimlerinden
sonra eğer bir şeyler yapılması gerekiyorsa görev yine
Bahçeli’ye verilecek.
Bahçeli, meşruiyet tartışması açılmaması için AKP- MHP
ittifakının yüzde 50’yi geçmesi gerektiğini söylüyor.
Peki oran bunun altında kalırsa ne olacak?
Gözlediğim kadarıyla işte o zaman Bahçeli tekrar sahne alacak ve
“İttifakımızın güvenoyuna ihtiyacı vardır, Türkiye bu seçim
sonuçlarını siyasi olarak taşıyamaz, Cumhurbaşkanı, Meclis’i
feshetsin ve yeniden seçime gidelim” diyecek.
Bu kadar kesin mi?
Elbette değil.
Bu benim gözlemim.
Şunu söyleyebilirim
maddeler halinde:
– Birincisi; Erdoğan seçimi kaybetmeyi göze
alamaz. Bunun için her türlü düzenlemeyi seçimden önce
yapacaktır.
– İkincisi; Eğer kazanamayacağını kesin görürse
seçimi yapmama ihtimali hâlâ güçlü bir alternatif olarak
durmaktadır.
– Üçüncüsü; MHP ile ittifak oyları yüzde 50’nin
biraz altında kalırsa (yüzde 45-49 arası), yerel seçimlerde bu
kadar düşmenin mümkün olduğunu söyleyecektir.
– Dördüncüsü; Oylar bütün hazırlıklara rağmen
yüzde 45’in altına düşerse meşruiyet tartışması kaçınılmaz
olacaktır. Erdoğan, Bahçeli’nin sözünü dinleyerek hemen bir seçime
gidebilir. Tıpkı 7 Haziran’dan sonra 1 Kasım’a giden yoldaki
yöntemleri uygulayarak bu kez daha güçlenmiş olarak seçimi
kazanmayı planlayabilir.
– Beşincisi; İlk dört ihtimal halinde, toplumdaki
gerginlik bir parça azalmış olacaktır. Tehlikeli olan kazansa da
kaybetse de yola daha sertleşerek, doludizgin devam etmesidir.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Bazı şeyler vardır; “bir kere oldu bir daha
olmaz” diye görmezden gelirsiniz belki.
Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı sıfatıyla halka hediye paketleri
atması buna bir örnek.
“Bir kere yaptı belki artık yapmaz” diye
geçirebilirsiniz içinizden.
Çünkü bir siyasetçi, bir devlet adamı, kalabalıklara ancak
çiçek atabilir, avanta paket
atamaz, yakışık almaz çünkü.
Ama ne fayda.
Erdoğan, hızla giden otobüsün penceresinden dışarı
paketler fırlatıyor.
Otobüsün yanında koşan vatandaşlar birbirlerini
ezerek bu paketleri kapışmaya çalışıyor.
Ya da Erdoğan konuşma yaptığı kürsüden millete
paketler fırlatıyor.
Tıpkı İstanbul’daki vapurlardan martılara simit atılması
gibi bir manzara oluşuyor.
Erdoğan havaya doğru paket fırlatıyor. Millet,
martılar gibi o pakete pike yapıyor.
Bu arada ezilenler, canı yananlar falan, hiç fark
etmiyor.
Bu görüntüler ilkelliktir.
Türkiye’ye asla
yakışmayan manzaralardır.
Bir cumhurbaşkanı yerini bilmelidir.
Parti başkanı olması, propaganda dönemini yaşamamız, onun
Cumhurbaşkanlığı sıfatını bir kenara bırakmasına
neden olamaz.
Tabii bu paket atışlarının yarattığı manzara bir
de Türk Milleti’nin gururunu nasıl yok ettiğinin
bir göstergesi olarak da insanın yüreğini
sızlatıyor.
Bu millet böyle bir millet miydi?
Üç kuruşluk çay paketi için birbirini
acımasızca ezecek karakterde miydi?
Deli sorular bunlar ama içimi acıtıyor.
ŞAŞIRDIM
Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki “cemaat
operasyonlarını” artık kanıksadık gibi geliyor bana.
15 Temmuz gecesinin üzerinden 2.5
yıl geçti operasyonlar hâlâ sürüyor.
Gazeteler sayfalarında yer bile vermiyor artık.
İnternet haber siteleri bu tür haberleri bir iki saatliğine
ekranda tutmasa hiç bilmeyeceğiz yani.
Ama bana göre burada asıl önemli olan ordumuzun
içine düşürüldüğü vahim durum.
Yakala yakala, bitmiyor cemaatçiler.
Her gün yurdun dört bir yanından “Şu kadar FETÖ’cü
subay/astsubay gözaltına alındı” haberleri geliyor.
Orduyu ne hale getirmişler böyle?
Hiç mi görmemişler bu cemaat bu kadar yuvalanırken?
Benim anladığım aslında her şey biliniyormuş.
Sadece ses çıkarılmamış çünkü ne kadar pis
ve kirli iş varsa bunlara yaptırılmış.
Şimdi temizlemeye çalışıyorlar ama muhtemelen
kontrol kaçtığı için 2.5 yıldır bir türlü dibini
bulamıyorlar.
İşin kötüsü, bütün bunlara göz yumduğu anlaşılan
diğer komutanlar sanki hiçbir şey olmamış gibi
yerlerinde oturuyorlar.