ANALİZ
Eğer 25 Ağustos tarihli Kanun hükmünde Kararname yayınlanmamış
olsa kasım ayında bir “baskın seçim” yapılacağına inancımın
sürdüğünü söylerdim.
Ancak 694 nolu KHK bir baskın seçim olasılığını bana göre çok aza
indirdi. Bunun da ötesinde artık bundan sonra “seçim olur mu?” diye
bile düşünmeye başladım.
Çünkü 694 sayılı KHK ile Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusunun tamamı
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın oldu.
Halka dayatılan ve “hayır çıktığı halde evet olarak açıklanan”
referanduma göre 2019’da yapılacak başkanlık seçimleri ile
seçilecek kişiye olağanüstü yetkiler tanınıyor biliyorsunuz. Oysa
artık 2019’a kadar beklemeye gerek kalmadı. AKP Genel Başkanı Recep
Tayyip Erdoğan bu yetkilerin tamamını eline geçirdi artık.
Bu durumda 2019’da Erdoğan’ın da aday olacağı bir seçim yapmanın
anlamı kalmıyor. Bu koşullar altında yapılacak bir seçimde AKP
Genel Başkanı Erdoğan’ın başkanlık seçimlerini kazanmaması mucize
olacaktır.
694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname Erdoğan’a olağanüstü yetkiler
veriyor. Bir kere milletvekili dokunulmazlığı kalktığı için
Erdoğan, başını kaldıran kim olursa olsun anında ezecek güce
kavuştu. Şu andan itibaren herhangi bir AKP’li milletvekilinin
genel merkezi eleştirmesi, isyan etmesi, parti değiştirmeye
kalkması neredeyse olanaksız. Bunu yapmaya kalktığı an “FETÖ’cü”
suçlaması ile kendini anında hapiste bulacaktır.
Sadece AKP milletvekilleri değil, diğer milletvekilleri hatta CHP
Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bile topun ağzındadır. Saray hiçbir
gerekçe göstermeden yargıya talimat verebilir ve Kılıçdaroğlu
“uydurulacak” bir suçlama ile hapse atılabilir.
Önümüzdeki günlerde sarayla arası iyi olan bir ikisi dışında bütün
HDP milletvekillerinin de tutuklanması sürpriz olmayacaktır. HDP’li
milletvekillerinin her fırsatta “terörist” olduğunu söyleyen
Erdoğan’ın bu milletvekillerini Meclis’te tutmasını kimse
beklemesin.
MHP’den ayrılmaya kalkacak ve Meral Akşener’in kuracağı partiye
geçmek isteyen milletvekillerini de bekleyen akıbet aynı
olacaktır.
Bu koşullarda Akşener’in parti kurması bile çok güçtür. Yakında
hapse atılması kimseyi şaşırtmasın.
Herkes farkında mı bilemiyorum; ancak şunu görmeliyiz, 25 Ağustos
sabahı bu ülkede “bir sivil darbe” oldu. Mevcut anayasaya göre
sembolik görevleri olan bir cumhurbaşkanı artık padişah yetkilerini
bile aşan olağanüstü gücü elinde tutuyor.
Bir 23 Nisan’da Başbakanlık koltuğuna oturan çocuğa söylediği gibi
“Artık istediğini asar istediğini keser” konumda. Allah Türkiye’yi
korusun.
ŞAŞIRDIM