BUNU YAZMAK GEREK
Yeni Zelanda’da Cuma namazı kılanlara yönelik
alçak terör saldırısının üzerinden tam bir hafta
geçti.
Dün cuma günüydü ve ülkedeki tüm camilerde yine
Cuma namazı kılındı.
Ama bu Cuma, belki o güne kadar kılınmış tüm
Cuma’lardan çok daha farklıydı.
Binlerce Yeni Zelandalı, Cuma namazı kılanların arkasında
bir koruma duvarı oluşturdu.
Elbette kimse yeni bir saldırı beklemiyordu.
Ama Yeni Zelanda halkı, “Hangi dinden olursa olsun,
herkesin inanç özgürlüğünü savunmak için gerekirse kendimizi siper
ederiz” demek istiyordu.
Şimdi herkes oturup bir düşünsün.
Bunun benzeri bizim ülkemizde yaşanabilir mi?
İnsanlarımız tıpkı Yeni Zelanda halkı gibi hiçbir komplekse
kapılmadan, bunu bir siyasi şova çevirmeden, salt inanca saygı
gösterdiği için böyle bir eylem yapabilir mi?
Bu konuda “Kesinlikle hayır” diyemem elbette.
Çünkü en azından Hrant Dink cinayetinden sonraki
tepkileri yerinde yaşayan biriyim.
Ancak hatırlayın, o büyük tepki bile özellikle
“yetmezciler” tarafından bir şova
dönüştürülmüştü.
Bir başka siyasi kesim de durumu, “Kürt sorunu”
bazında propagandaya çevirmeye çalışmıştı.
Yeni Zelanda parlamentosu hafta içindeki bir oturumu Kuran
okuyarak başlattı.
Bizim Meclis’imiz benzer bir terör olayında İncil veya
Tevrat okuyarak oturuma başlar mı?
Yeni Zelandalılar alçak teröristin saldırdığı camilerin
etrafını rengarenk çiçeklerle bezeyerek bir süre gece
gündüz nöbet tuttular.
Biz bunu yapar mıyız?
Önceki yıllarda sinagoglar bombalandı, onlarca Yahudi
vatandaşımızı yitirdik bu saldırılarda.
Bu sinagoglar çiçek bahçesine çevrildi mi?
Şimdi gelin gerçeğe bakalım.
Elin Yeni Zelandalısı, ülkesinde yaşanan bir terör olayının
mahcubiyeti içinde kıvranıyor.
Biz ise anında, “Bu bir Hristiyan terörüdür, bakalım şimdi
ne yapacaksınız?” diye üst perdeden konuşmaya
çalışıyoruz.
Neden?
Çünkü on binlerce insanı öldüren IŞİD, El Kaide, El
Nusra ve benzeri örgütlerin adı anılırken
“Müslüman, İslam” tanımlamaları yapıyormuş
Batı.
Ama Hristiyanlar olursa bunlara
terörist bile diyemiyorlarmış.
Yeni Zelanda’nın tavrı ile Türkiye’nin tavrını bir
karşılaştırın.
Hangisi size daha uygar, daha özgürlükçü ve daha
demokrat geliyor?
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Yeni Zelanda’daki kanlı saldırı tüm dünyada
lanetlenirken bizde ise bir tür seçim
malzemesi yapıldı.
Özellikle AKP Genel Bakanı Erdoğan, sanıyorum
Hristiyan karşıtı sözler söylemesi halinde bunun
prim yapacağını düşündü.
Avustralyalılar ve Yeni Zelandalıları “tabutta
gönderme” metaforu ile azarlaması, dünyada tepki yarattı
ama Erdoğan’ın söylediği bazı sözler aslında tarihimize de hem
haksızlık hem de istismar bana göre.
Erdoğan aynı konuşmasında bir de şunları söyledi:
“Biz tarihi, Çanakkale’de kanımızla yazdık. Gazi Mustafa
Kemal’in liderliğinde yazdık. Bugün yine yazacağız, yine yazacağız,
yine yazacağız. Gabar’da yazdık, Cudi’de yazdık, Tendürek’te
yazdık, Kandil’de yazdık, burada da yazarız. Biz tarihi, sınırda
teröristleri yok ederek, 15 Temmuz’daki gibi darbecileri çıplak
ellerimizle püskürterek yazdık. Biz tarihi şanla, şerefle onurla
yazdık, daha yazacak çok tarihimiz var. Münbiç’te yazacak tarihimiz
var, Fırat’ın doğusunda yazacak tarihimiz var, Filistin’de
uygulanan zulme, Kudüs’ün mahremiyetine yönelen saldırılara karşı
yazacak tarihimiz var.”
Şimdi biraz duralım
bakalım.
Gabar’la Çanakkale karşılaştırılabilir mi?
İkisi de aynı tarih yazma sıfatını mı hak
ediyor?
Birinde dünyanın bütün emperyalist güçleri topluca
saldırıyor ve bu ülkenin kahraman insanları tarihi
bir direniş sergiliyor.
Diğerinde ise bir avuç teröriste karşı yürütülen
bir dizi güvenlik operasyonu.
Çanakkale destanımızı bu kadar hafife
almamalıyız.
ÜZÜLDÜM
Karikatür Melbourne Herald Sun Gazetesi’nde
hafta içinde yayımlandı.
İyi benzemese bile konuşan Türkiye Cumhuriyeti
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.
Niye böyle bir karikatür çizilmiş?
Alçak bir teröristin yaptığı katliamdan sonra, “Dedeleriniz
geldiler ve burada olduğumuzu gördüler. Sonra kimileri ayakları
üzerinde, kimileri tabutla geri döndüler. Şayet aynı niyetle
gelecekseniz sizi de bekleriz” dedi.
Türkiye’de bu kadar ağır bir yandaş yalaka medya hakimiyeti varken,
Erdoğan’ın bu sözlerini tüm dünyada şok
yarattığını elbette kimse öğrenemedi.
O konuşma Türkiye’nin dünyadaki itibarını, onurunu,
güvenirliğini biraz daha azalttı.
Anzaklar, İngiltere’nin 1. Dünya Savaşı’nda
savaştırmak için Avustralya ve Yeni Zelanda’dan
topladığı askerlere verilen addı.
Bu Anzaklar, Türkiye’yi ve Türkleri ama en
önemlisi Atatürk’ü çok iyi tanıyorlar ve sanıyorum
bizdeki siyasal İslamcılardan daha iyi anlıyorlar.
Zaten bu karikatür de onu göstermiyor mu?
Bizimkiler Atatürk’ün bu sözünü muhtemelen bilmiyorlardır bile.