ANALİZ
Şimdi ne olacak? Herkesin merakı bu. Amerikan Federal
Mahkemesi’nin bir eski bakan ile bir eski banka genel müdürü
hakkında aldığı “tutuklama” kararı uygulanacak mı?
O bakanla bankacı efendi gibi Türkiye’de oturur hiçbir yere gitmeye
kalkmazlarsa başlarına bir şey gelmez. Ama “Amerika da kimmiş, biz
istediğimizi yaparız” havasına girerlerse sonuç hiç belli olmaz.
Herhangi bir Avrupa ülkesinde veya dünyanın başka bir yerinde de
tutuklama gerçekleşebilir.
Amerikan Federal Mahkemesi’nin tutuklama kararı AKP Genel Başkanı
Erdoğan’ı da çok öfkelendirdi. Bu ayın 19’unda Amerika’ya gidecek
Erdoğan. Trump’la bir telefon konuşması yaparak görüşme
ayarladığını açıkladı. Anladığım kadarıyla bu görüşmede Federal
mahkemesinin aldığı tutuklama kararının hesabını soracaktır. PYD
ile ilgili “noktayı koymaya” gitmişti bir önceki Amerika gezisinde
Erdoğan, dillerim bu konuda da noktayı koyarak dönecektir
ülkemize.
Erdoğan Amerika’ya hayli öfkeli biçimde “haddini” bildirdi
bildirmesine ama gözlediğim kadarıyla iktidar cenahında ciddi bir
endişe de hakim. Bir kere yandaş yazarlar durumun vahametinin
farkında belli ki. Bu nedenle de olay bir anda “Milli birlik ve
beraberliğe en muhtaç olduğumuz an” edebiyatının da başlatılmasına
neden oldu. İşin tuhafı bu kervana muhalif kesimlerdeki bazı
isimler de katılarak “Bu konuda birlik olmalı ve Erdoğan’ı
korumalıyız” mesajları vermeye başladılar.
Bilemiyorum artık. Bu konu gerçekten “milli bir konu” mu? İçeride
ne kadar didişirsek didişelim bu konuda dışarıya karşı tek yumruk
olmak zorunda mıyız? Sonuçta kimsenin Türkiye ile ilgili olumsuz
bir tavrı ya da sözü yok. Türkiye’de iktidar tarafından çok sevilen
ve sayılan İran asıllı bir genç Amerika’da Amerikan çıkarlarına
aykırı hareket ettiği gerekçesiyle tutuklanmış. Bu kişinin
sorgulamasında işin sadece bir kişi ile kotarılmadığı anlaşılmış ve
daha sonra da bir bankamızın genel müdür yardımcısı “kara para
aklamak” suçuyla yine aynı mahkeme tarafından tutuklanmış. Belli ki
bu kişinin sorgulanmasından sonra da olayın daha çaplı olduğu
kanısına varılarak bir eski bakan ve bir eski banka müdürü hakkında
da “kara para” davası açılmış.
Şimdi neden bunu bir milli birlik meselesi haline getireceğiz ki?
Ya da ülkeyi yönetenlerin yaptıkları hatalar nedeniyle dünya
çapında bir skandala yol açılmışsa ben niçin çıkıp da bunu
savunayım?
“Kol kırılır yen içinde kalır” sözü bu tür ahlak dışı konular için
geçerli midir acaba?
İktidarı eleştirdiğim sırada yabancı bir ülkenin saldırısına
uğrarsak elbette ülkemizi düşmana karşı savunacağız, silahı elimize
alacağız, “durun benim iktidarla hesabım var” demeyeceğiz. Ama
burada durum bu değil ki. Bu iktidar Türkiye tarihinde görülmemiş
bir skandala imza atmış. Türkiye’yi tarihinin hiçbir döneminde
düşmediği kadar kötü bir duruma düşürmüş, ciddiyetimizi,
itibarımızı, onurumuzu iki paralık etmiş bu kişileri kime karşı
neden koruyalım ki? Elbette kimi akılsız muhaliflerin sandığı gibi
“Amerika’dan medet umacak” değiliz, Amerika’nın kovasına da su
taşımayacağız ama kimse de kendi pis kokan işlerini örtbas etmemiz
için “Gün milli birlik ve beraberlik günüdür” safsatası ile dayatma
yapmaya kalkışmasın. Kimileri bu konuda iktidarın arkasına
geçmemeyi “vatan hainliği” olarak nitelemeye kalkmış, bunu
söyleyenler Türkiye’yi bu kadar aşağılayıcı bir duruma düşürenlere
de iki laf etmesi gerektiğini hatırlatmak isterim.
Herkese özellikle muhalefete tavsiyem şudur; Soğukkanlı biçimde
gelişmeleri izleyin, “birlik olun, arkamıza geçin, bizi savunun”
tahriklerini duymazdan gelin, sorarlarsa da “Zamanında bana mı
sormuştunuz” deyin.
YENİ ÖĞRENDİM