ANALİZ
Fetullah Gülen cemaati eğer eğitim işine el
atmasaydı bu kadar güçlenebilir miydi?
Bu soruya “kesinlikle hayır” cevabını
verebilirim.
Çünkü bu “dini cemaat” sadece
dindar çevrelerde, tarikatlar
aleminde ilgi görmedi.
Hatta asıl ilgiyi fazla dindar olmayan, laik yaşam biçimini
benimsemiş bunun da ötesinde Atatürkçü,
cumhuriyetçi kesimlerde gördü
Gülen cemaati 1990’lı yılların başından itibaren
yükselen
“Siyasal
İslamcı akımdan” etkilenen ve
endişelenen sol, laik, cumhuriyetçi, Atatürkçü
kesimlerin “Biz de
Müslümanız” savunmasını yapabilmelerini sağlayan bir
araç gibiydi.
Çünkü bu cemaat kendi içinde “katı şeriatçı” bir
yapı oluşturmasına karşın, dışarıya “dini yobazlık olarak
algılamayan, eğitime, bilime önem veren” bir portre
çizdi.
Refah Partisi’nin dinci dayatmasına ve bunun
toplumda yükselen gücüne karşı bu kesimler hem
kendi dindarlıklarını hatırladılar hem de
dini bir kenara bırakmadan da bilimsel gelişmenin
olabileceğine inandırdılar kendilerini.
Gülen cemaati, bunu eğitime önem vererek, daha
doğrusu, aslında hayli pahalı okullar ve
dershaneler açarak başardı.
Bu okulların hepsinde “Atatürk köşeleri!”
vardı.
Öğrencilere dini baskı! yapılmıyordu.
Müfredatın içine ekstradan din dersleri!
eklenmiyordu.
Fetullah Gülen hocaefendi! “türban” diye
tutturmuyor, insanların özgür olması gerektiğini
söylüyordu.
Böyle inandırdı! kendilerini laik
Atatürkçüler.
Sonuçta kısa bir süre içinde Türkiye ve dünyanın birçok ülkesinde
1000’e yakın okul açıldı.
Bu okullara laik, Atatürkçü kesimden yüzlerce
ziyaretçi götürüldü.
Her ziyaretçi dönüşünde “Hakkını verelim, adam dinci falan
ama eğitimde müthiş” yorumları yapıyordu.
Dönemin askerleri bile Erbakan’a karşı “ılımlı
Müslüman” olan Fetullah Gülen’in yanında yer alıyordu.
Ne büyük yanılgı.
Dilimizde tüy bitti
ama anlatamadık.
AKP de bundan
yararlandı.
Cemaati yanına aldı, güçlendi,
palazlandı, cemaatin yurtdışında yetişmiş, teknolojiyi bir
robot düzeyinde becerebilen müritlerini her türlü
pis işte kullanarak Türkiye’ye dönüştürmeyi
başardı ve “tek adam rejimine” kadar getirdi
işi.
Sonunda para paylaşımında sorun çıkınca
devlet gücü kullanılarak cemaat
tasfiye edildi, malına, mülküne, parasına el
konuldu.
Şimdi cemaatin yurtdışındaki okulları da birer
birer aile vakfı gibi yönetilen fiilen Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na
bağlı olan Maarif Vakfı’na geçiriliyor.
55 ülkedeki 164 cemaat okulu
halen Maarif Vakfı’na geçmiş durumda.
Tabii bu devletin maddi gücüyle
sağlanıyor.
Sayının daha da artacağı belirtiliyor.
Gülen cemaatinin eğitimle çok yükseldiğini gören Erdoğan
aynı yoldan geçiyor.
Eski cemaatin yerini bu kez tamamen Erdoğan’a bağlı bir
başka cemaat alıyor.
Yakında “Türkçe Olimpiyatları’nı” da yaparlarsa
hiç şaşırmam.
BUNU YAZMAK GEREK