ANALİZ
Doların hızlı artışı, ekonomik göstergelerin bozulması, piyasada
şikayetlerin artık yüksek sesle dile getirilmeye başlanması
iktidarı paniğe itti.
Ancak “teflon tava” örneği, üzerine hiçbir şey yapışmayan iktidar
ekonomik krizin sorumluluğunu da üzerine almıyor.
Onlara sorarsanız her şey çok güzel ancak dış güçler, Türkiye'yi
kıskananlar, içerideki hainler, Tayyip Erdoğan'ı devirmek için el
ele vermişler ekonomiyi çökertiyorlar.
Ne söylersek söyleyelim toplumun yarısına yakını buna inanıyor ya
da inanmasının kendisine daha yararlı olacağını düşünüyor.
Muhalif kesimlerde ise elbette ekonominin gidişinden son derece
rahatsız olan ama bunun iktidarı da zorlayacağını düşünenler
var.
Bu düşünce iktidarı, kamuoyunu yanıltmak için yeni “algı
operasyonlarına” itiyor.
Ne yapacağını bilemez halde “suçlu arayan” gerçek suçlular
muhalefetin ekonomideki kötü gidişine işaret etmesini istismar
ederek “ekonominin kötü gittiğini muhalefet söylüyor, doları
yükseltmek için ellerinden geleni yapıyorlar, kriz varmış gibi
göstererek iktidarı yıkacaklarını sanıyorlar” diye yaygara
koparıyor.
İktidarı dinlerseniz zannedersiniz ki dolar aslında yükselmeyecek
ama bu muhalefet ve dış güçler elbirliği ile doları
yükseltiyor.
Bu noktada bir gerçek var tabii. Bazı muhalifler Erdoğan'ın
“ekonomik krizle” geldiğini ve yine “ekonomik krizle” gideceğini
düşünüyor.
Bu nedenle ekonomik kriz arzulamasa bile bir ekonomik kriz sonunda
iktidarın zayıflayacağını ve çökeceğini sanıyor.
Bu normal demokratik bir ülke için belki geçerli olabilir. Ancak
Türkiye gibi 14 yıldır popülist bir iktidarın her türlü istismarı
yaparak yönettiği bir ülkede geçerli değildir.
Tam tersine bir ekonomik kriz iktidarı zayıflatmak yerine daha da
güçlendiriyor.
Örneğin dolardaki artış, AKP'nin oy tabanını oluşturan, gelir
eğitim ve kültür düzeyi açısından en düşük ancak sayıca en büyük
kesimi için bir şey ifade etmiyor.
Elbette dolaylı yoldan etkilense bile bunu fark etmiyor. Özellikle
yardımlarla ayakta duran kesimler için mal ve hizmetlerin aşırı
zamlanmasının da etkisi yok. Akşam karnını doyuran “bin şükür”
diyor.
Bunun yanı sıra iktidar koşullar ne olursa olsun üzerine hiçbir
sorumluluğu almadığı ve elinde tuttuğu olağanüstü medya gücüyle
suçu hep başkalarına attığı gibi toplumun önemli bir kesiminde
milliyetçi duyguları da körükleyerek tabanını iyice
kemikleştiriyor.