ANALİZ
Seçime doğru bilmem dikkatinizi çekiyor mu, aslında
sakin bir propaganda dönemi yaşanıyor.
Bir kere saçma sapan bayrak gösterisi pek yok bu
seçimlerde.
Sokaklarda bangır bangır bağıran parti otobüsleri
de dolaşmıyor.
Partiler bu konudaki anlaşmalarına uydular.
Adaylar da birbirleri aleyhine çok fazla
konuşmuyorlar.
CHP, İYİ Parti, Saadet ve HDP; düzgün, olumlu, umut veren
bir kampanya yürütüyor.
AKP’de ise propagandayı sadece parti başkanı Erdoğan
yürütüyor.
Her yerde adaylar değil Erdoğan
konuşuyor.
Her aday mutlaka Erdoğan’la dev fotoğraflarını astırıyor.
Ama en önemlisi bütün partiler sakin bir çalışma
yürütürken, Erdoğan’ın kin ve nefret hissi uyandıran
konuşmaları hiç hız kesmiyor.
Erdoğan’a göre kendilerine oy vermeyen herkes hain, herkes
terörist, herkes dış güçlerin oyuncağı.
Özellikle CHP
için akıl almaz hakaretler ediyor.
Örneğin Erdoğan’a göre CHP ve iş birliği yaptığı İYİ
Parti, teröristlerle iş birliği yapmakla kalmıyor onlardan
talimat alıyor.
Diyor ki Erdoğan, “CHP milletimizi PKK ile tehdit edenlerin
desteğine bel bağlamış zihniyetin işgali altında. FETÖ’nün desteği
ile seçim kazanma hesabı yapan bir ekibin tasallutu altında. Bölücü
örgütün desteği ve Pensilvanya’nın icazetiyle seçim kazanma hayali
kurmak siyaset adına utanç verici. İşte şimdi Kandil’deki
teröristler ona talimat veriyorlar.”
Saadet’i de işin
içine katarak “bunlar dörtlü çete” diyor.
Çete dediği arkasında milyonlarca insanın olduğu
siyasi partiler.
Sonra hakaret kelimelerini sıralıyor hiç usanmadan; “CHP
enkaz bıraktı. CHP müptezeldir. CHP faşisttir. CHP’nin cibilliyet
sorunu var.”
Hızını alamıyor, “CHP demek,
tezek demektir” diyor.
Ekliyor; “CHP tükürdüğünü yalar. CHP’nin geçmişi lekelidir.
CHP’nin dili terör dilidir. CHP çapsız. CHP teröristtir, CHP
FETÖ’cüdür.”
Bunlar da yetmiyor.
Bu kez doğru olmayan suçlamalar yöneltiyor CHP’ye;
“Bunlar camileri ahır yaptı, Kuran’ı yasakladılar. Bu
ülkede ezan okutturmadılar. Ekmeği, yağı, şekeri unu karneyle
dağıttılar.”
Erdoğan’ın bütün bu sözleri ağır
hakaret içeriyor aslında.
Daha da önemlisi halkın içinde kin ve nefret
duyguları uyandırması çok muhtemeldir bu söylemin.
Tabii burada garip olan şu ki, eğer herhangi biri
Erdoğan’ın söylediklerini veya benzerlerini Erdoğan’a
söylese savcılar hemen harekete geçiyor ve
Cumhurbaşkanı’na hakaret suçlamasıyla soruşturma
açıyor.
Herhalde kendi vatandaşlarına yönelik dava açma
rekoru Tayyip Erdoğan’dadır bütün dünyada.
Buna karşı Erdoğan’a söylediklerinden ötürü hiç
dava açılmıyor, savcılıklara suç duyurusunda bulunulmuyor ve
savcılar kendiliklerinden harekete geçip Erdoğan’ı hakaret
etmekle suçlamıyorlar.
Bu da Türkiye’de yargının nasıl baskı altında
olduğunun tipik bir göstergesidir.
Aynı şekilde, yasaların uygulanmadığının Anayasa’nın ise
hiç dikkate alınmadığının bir kanıtıdır.
CANIMI SIKAN ŞEYLER
Bu seçimler Erdoğan için belli ki gerçekten bir
beka meselesi.
Seçimi kazanmak için her yönteme başvuruyor
Erdoğan.
Bir kere ortalıkta AKP adayı yok, her yerde sadece
Erdoğan var.
Bütün mitingleri Erdoğan yapıyor, adayları o
tanıtıyor, adayların konuşmasına bile izin vermiyor.
Bununla da yetinmiyor; partililerin ev ev dolaşarak
dağıttığı hediyeleri bile artık kendisi dağıtıyor.
Televizyon haberlerinde pek göremezsiniz ama sosyal
medyada Erdoğan’ın hızla giden otobüsten çevrede
birikenlere nasıl havlu, çay ve kahve attığının
görüntüleri var.
Dünyanın bir başka ülkesinde halkına bu tür paketleri
fırlatan başka bir cumhurbaşkanı var mıdır, açıkçası
bilmiyorum ama olacağını hiç tahmin etmiyorum.
Tabii bu arada Erdoğan’ın halkın üzerine fırlattığı
paketlerden birini alan herhangi bir vatandaş, bunu
tekrar otobüse fırlatmaya kalksa hem
Cumhurbaşkanı’na hakaretten hem de
terör eylemine kalkışmaktan anında içeri
girer, orası da başka tabii.
FIKRA GİBİ
Siyasette popülizm belki vazgeçilmezdir ama bu
uğurda aşırı saçmalamanın toplumda bir karşılık
görmemesi insanın canını sıkıyor.
Son günlerde Mısır’da bazı idamlar infaz edilmeye
başlandı.
Mısır’ın rejimini değiştirmeye çalışmaktan
yargılananlardan 9’u idam edildi.
İdam edilenler Mürsi taraftarları olduğu için
bizim yandaş-tetikçi medyada hassasiyet var.
Sisi için “cellat” diyorlar.
Elbette idamı hâlâ ceza olarak yasalarında tutan
ve bir de üstüne bunları uygulayanlara hoşgörü ile
bakmam mümkün değil.
Ancak Sisi’ye cellat derken, meydanlarda “idam cezasını
geri getireceğiz” vaatlerini nereye koyacağız?
Vatandaşın da “İdam idam idam” diye tempo
tutmasının ayıbını nasıl örteceğiz?
Mısır’a kızıyoruz ama eğer idam cezası hâlâ
olsaydı Ergenekon ve Balyoz sanıkları muhtemelen idam
edilecekti.
Şimdi terörist ilan edilen cemaatçilerin büyük
çoğunluğu da asılmış olacaktı.
Yandaş-tetikçi medya, dün Avrupalı bazı liderlerin
Sisi ile bir araya gelmesini eleştirerek bunu
ikiyüzlülük olarak nitelemiş.
Yine kedimize bakalım;
Evren darbe lideri olarak pek çok batı ülkesine
gitmişti.
Bu siyasal İslamcı kesimin aklına o sıralar
“Avrupa darbecilerle nasıl bir araya geliyor
böyle” demek gelmiş midir acaba? Sanmıyorum.