BUNU YAZMAK GEREK
AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın eleştiriye
tahammülü yok.
İktidara geldiği andan itibaren kendisini
eleştirenlere çok sert ve
haşin davrandı.
Beğenmediği herkesi mahkemeye verdi, ceza ve
hakaret davaları açtı.
İlk başlarda bu tür davalarla karşılaşanlar beraat
ediyorlardı ama “mahkemeye düşmek” herkesi
tedirgin ettiği için eleştiriler konusunda hayli
caydırıcı bir işlev görmüştü bu.
Ama daha sonra bu davalar ciddi hapis veya
yüksek tazminat cezaları ile sonuçlanmaya
başladı.
Erdoğan’ın tahammülsüzlüğünün sınırı yok.
Twitter’da kendini kaptırıp biraz
küfürlü yazana da, karikatür
çizene de, facebook’ta başka birinin yazısını
paylaşana da öfkeleniyor ve hemen haklarında
işlem yaptırıyor.
İşte son örneklerden biri Türkiye’nin yüz akı
karikatüristlerinden Nuri Kurtcebe’nin hapse atılmasıydı.
Neyse ki mahkeme hiç olmazsa adli takip kararıyla
tahliye verdi.
Oysa Erdoğan’a kadar siyasi liderler özellikle
karikatüristlere ve tiyatro
sanatçılarına karşı tıpkı Batı ülkelerinde olduğu gibi
tahammüllüydüler.
Demirel kadar karikatürü çizilen
kaç lider vardır?
Özal’ı şekilden şekle sokan,
komik ötesi gösteren yüzlerce
karikatür çizilmiştir.
Liderler arasında en sert görünümlü olan, herkesi
korkutan Alpaslan Türkeş bile “dansöz
haliyle” resmedildiği için karikatüristi
süründürmeye kalkmamıştır.
Demokrat Parti’nin son dönemlerinde
sanatçılara karşı biraz
tahammülsüzlük gösterilmiştir ama örneğin
sanatçılar, karikatüristler
mizah oyuncuları askeri
dönemlerde bile şaşırtıcı eserler koşmuşlardır
ortaya.
12 Eylül’ün darbeci generallerinin esip gürlediği
dönemlerde Metin Akpınar- Zeki Alasya, Müjdat Gezen, Levent
Kırca az hiciv yapmamıştı.
Generaller bile sanatçıları kulaklarından tuttuğu
gibi hapse atmamıştı. Muhtemelen akıllarına
bile gelmiyordu bunu yapmak.
Şimdi durum çok farklı.
Erdoğan’ın hiç
affı yok. Eleştiriye hiç gelmediği gibi bunun
mizah yoluyla yapılmasına ise hiç
tahammül edemiyor.
Çünkü komik duruma düşmüş olmayı kendi tabanında
bir zayıflık, bir karizma
çizilmesi olarak görüldüğünü düşünüyor.
Dindar-kindar yapısı nedeniyle aslında
intikam alacağı, hizaya sokacağı
kişilerin karizmasını çizer pozisyonda olmasını
kendine asla yediremiyor. Hemen mahkemeleri
harekete geçiriyor.
Elbette suyu geri akıtamayız,
eskiye dönemeyiz. Sonuçta bugün geldiğimiz nokta
eskisinden çok daha ileridedir.
Ama insan ilişkilerinde, demokratik olgunlukta, nezaket ve
zarafette eskiyi özlememek mümkün değil.
Bu nostaljik bir iç geçirme değil.
Değerlerimizi özlüyoruz. İnsan
olduğumuzu fark ettiğimiz yıllara özlem duyuyoruz.
Bugünün kabalıkları, nadanlıkları, bayağılıkları,
seviyesizlikleri eskiden yoktu.
Değerlerimizin içi doluydu.
Bayramlarımız bayramdı.
Ramazanlarımız Ramazandı.
Bugünkü gibi iktidardan ballı kaymak koparmak için
insanlar hayasızca birbirini ezmez,
dindar gözükmek için her türlü
ahlaksızlığı yapmazdı.
Teknolojik olarak bütün dünyada olduğu gibi
dün bugünden çok geriydi
elbette.
Ama insan olmak açısından dün bugünle
kıyaslanamaz bile.
İnsanlarını birbirine düşman eden, sen
ben ayırımı yapan, sürekli hakaretlerin
yağdırıldığı, insanların insan olduklarını
unuttuğu bugünlere isyan etmemek elde mi?
Gerçekten tamam artık, yetti
yani.
Bugün böyle bir karikatür çizilebilir mi?